Dostum Embiya Sancak, dünkü ''Akşener nereye koşuyor'' başlıklı yazıma atıfta bulunarak, özelden gönderdiği bir mesajla ''Sevgili Ragıp Göker size bir cevap daha var. Tümünü okuyarak herhalde yeni bir makale yazarsanız iyi olur.'' demiş.
Sancak, İYİ Partili Bahattin Karagöz'ün ''Zorunlu bir açıklama'' başlığıyla yaptığı sosyal medya paylaşımını alıntılamış ve beni de etiketleyerek özelden göndermiş.
''Hiç bir parti başka bir partinin payandası, tamamlayıcısı misyonunu yüklenmiş olarak kimlik ve varlık kazanamaz'' diye başlayan Bahattin Karagöz'ün yazısı ''Başkası adına titreyenler, üzülenler, kaygılananlar.. köküne kadar başkalaşmaktan kurtulamazlar'' diye devam ediyor.
Bahattin Karagöz daha çok şey söylüyor ama yazının içindeki bir ifade sanırım İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i, İstanbul ve Ankara'yı kaybetmek pahasına da olsa, CHP ile yerel seçimlerde ittifak etmeyeceklerini söylediği açıklamasını özetler gibi olmuş.
Şudur:
"Birlikte kaybetmektense, tek başına kaybetmek daha öğretici ve iyidir"
İYİ Parti'nin kurumsal görüşü buysa.
Bu görüşe saygı duyarım elbette.
Ki;
''Akşener nereye koşuyor'' başlıklı dünkü yazımın bir bölümünde ''Seçimlere her partinin kendi adaylarıyla girme isteği konuya yüzeysel bakıldığında çok masumane bir davranış olarak görülebilir elbette. Siyasetin gereği olarak, olması gereken budur aslında'' diye not düşmüşüm.
Partilerin seçimlere kendi adaylarıyla girmlerini kim istemez.
Böyle bir düşünce, siyasetin doğasına aykırı olacağı gibi demokrasiyle de bağdaşmaz.
Kendisini 'Demokrat' olarak tanımlayan Ragıp Göker'e hiç yakışmaz.
Ve fakat.
CHP'de, İYİ Parti'de Türkiye'de yeni oluşmuş şu anki siyaset ikliminin sorumlusu değiller.
İttifaklar döneminin oluşmasına CHP, İYİ Parti'nin birlikte yol yürüme isteği neden olmadı yani.
Biliyorum ve inanıyorum ki, CHP' de, İYİ Parti'de, gerek genelde ve gerekse yerelde iktidar olmak istiyorlar.
Şu ortamda iktidar olmanın yolu da ittifaklardan geçiyor.
CHP'nin de İYİ Parti'nin de önünde Cumhur İttifakı gibi bir blok var.
Cumhur İttifakı dağılmadığı sürece, bu ittifakın dışında kalan partilerin iktidar olma şansı yok.
''Akşener nereye koşuyor'' başlıklı yazım, İYİ Parti ve onun Genel Başkanı Meral Akşener'e yöneltilmiş bir eleştiri de değildir.
Yazı, 14 Mayıs öncesi süreçte yaşananları hatırlatmak adına bir durum tespitidir aslında.
Bir dizi hata yapıldı ve o seçim kaybedildi.
Ortada bir hata var ve o hata, ne sadece Kılıçdaroğlu, ne de sadece Akşener'e aittir.
Ama az ama fazla her iki cenahta da hatalar yapılmıştı.
Kılıçdaroğlu'nun ayağı yere basmayan vaatlerinin yanı sıra, seçim takvimi başladığında, iktidar kanadının CHP'yi ve dolayısıyla Millet İttifakı’nı terörle işbirliği içinde göstermesine neden olacak, HDP'yi ziyareti en büyük iki hatasıydı.
Buna karşın 'Kazanacak aday' çıkışı ise, masada konuşulmamış olmasına rağmen Kılıçdaroğlu'nun aday olacağı belli iken, ittifakın adayına oy verecek olan seçmenin kafasını karıştırmıştı.
Akşener'in 3 Mart'taki 'kumar/noter' benzetmeleriyle Masa'dan kalmasına karşın, İmamoğlu ve Yavaş'ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı yapılması koşuluyla yeniden Masa'ya dönüşü, seçmenin İttifak'a olan güvenini tamamen sarsmıştı.
Kılıçdaroğlu'nun süreçteki hataları ne kadar zarar vermişse, bir o kadarı da Akşener'in bu çıkışıyla olmuştur.
14 Mayıs'taki seçimde iki lider arasındaki fark 4,64'tü.
Millet İttifakı adayının seçimi kazanması için oylarını 2,5 puan dolayında artırması yetecekti.
İttifak, adayın yanı sıra, partilerin de kazanması için kurulmuştu.
Süreçte yapılan hatalar bütün partilere kaybettirmiştir.
Mesela 3 Mart sendromu öncesi, İYİ Parti'nin oyları 14-15 puan bandındaydı.
İYİ Parti'nin Samsun'dan iki milletvekili çıkaracağına taraflı tarafsız herkes inanmıştı ama bir sandalye ile yetinmek zorunda kaldılar.
Adayın açıklandığı sürece kadar artan oylar, aday belli olduktan sonra yaşananlarla adeta erimişse, bunun sebebi iki partinin ittifak etmesine bağlanamaz yani onu söylemek istiyorum.
Şimdi gelinen bu süreçte ''tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna'' demek kolaydır elbette.
Zor olan hatalardan arınarak birlikte çıkılan o yola devam etmektir.
Partilerin, gerek genel ve gerekse yerel seçimlere kendi adaylarıyla katılması, siyasetin gereğidir elbette ama yinelemek istiyorum ki, ittifaklar dönemiyle Türkiye'de siyasetin geldiği noktanın sorumlusu ne CHP'dir, ne de İYİ Parti'dir.
Millet İttifakı'nı oluşturan CHP ve İYİ Parti, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal konjonktür'ün sorumlusu değildir.
İttifak kurmak çok zor bir iştir ama dağıtmak ise çok kolaydır.
CHP ve İYİ Parti'ye düşen görev kolayı yapmak değil, zoru başarmak olmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı makamına layık gördüğünüz iki belediye başkanı yeniden şehirlerinde adayken, karşılarına adayı çıkarma kararı, seçmenlerin kafalarını karıştıracak yeni bir siyasi hata olacaktır.
Seçmenler, ''Akşener ülkemizi yönetecek yeterlilikte görerek Cumhurbaşkanı Adayı olmalarını istediği belediye başkanlarını, şehirlerini yönetecek yeterlilikte görmüyor'' demez mi?
İYİ Parti'liler, seçmenlerin CHP'nin adaylarına oy vermeyeceklerini düşünebilirler ama bu durumda İYİ Parti'li adaylara oy verebileceklerine nasıl inanacaklar merak ediyorum doğrusu.