Türk-İş'in yaptırdığı araştırmaya göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 12 bin 198 liraya yükseldi.
Araştırmaya göre yoksulluk sınırı ise 39 bin 733 lira olarak hesaplandı.
Türk-İş'in araştırmasında, bekar bir çalışanın 'yaşama maliyeti' de aylık 15 bin 813 liraya ulaştı.
Karı-Koca çalışan memurlar, yoksulluk sınırını az da olsa aşabilirler ancak, ülkemizde halen eşleri çalışmayan memurlar ve işçiler de var.
Bu durumda çalışanlar için de iyi bir yaşamdan söz edemeyiz.
Emeklilere gelince.
Emekliler aç.
Gazeteci Ayşenur Aslan'ın tanımladığı gibi emekliler 'fasfakir' durumdalar.
Esnaf da çok farklı durumda değil.
EYT'lilerin de katılımıyla memur ve işçi emekli sayısı 15 milyon 200 bine ulaştı.
Bunun yanı sıra, 2023 verilerine göre, 5 milyon 52 bin 409'u memur, bir milyon 231 bin 635'i işçi olmak üzere, toplam 6 milyon 284 bin 44 kamu çalışanımız var.
Esnaf sayımızın da 2 milyon 100 bin dolayına olduğu biliniyor.
2 milyon 2 bin de kayıtlı çiftçimiz var ki, bunların çoğu bir hanedeki tek kişidir ve çoğu geleneksel tarım yaptığı için tamamının da sisteme kayıtlı olmadığı söylenebilir.
Emekli, işçi, memur esnaf ve çiftçi olmak üzere toplam 25 milyon 750 bin dolayında alt gelir gurubundaki kişimiz var yani.
Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre 19 milyonu orta öğretimde, yaklaşık 7 milyonu da üniversite düzeyinde olmak üzere, yine yaklaşık olarak toplamda 26 milyon öğrencimiz var ki, bunların büyük bölümünü başta eğitim giderleri olmak üzere iaşesi ve ibatesini de, 25 milyon 750 bin dolayındaki alt gelir gurubundan kişiler karşılıyor.
Şimdi soruyorum.
6 bin ila 15 bin aralığında maaş alan bir emekli ki; emeklilerin kahir ekseriyeti 6 bin ila 11 bin lira asarında değişen oranda maaş alıyor.
Sokak röportajlarının birinde, bir emekli torununun okula başlamadan önceki kitapları için bin 200 lira ödediğini söylüyordu.
Nasıl olacak bu iş?
6 bin ila 11 bin lira dolayında maaş alan bir emekli, tek çocuğunun sadece kitap masrafı için bin 200 lira ödediğini söylüyorsa aybaşını nasıl geçirecek.
Ki;
Çocuk veya torun sayısı birden fazlaysa, işte o zaman yandı gülüm keten helva.
Sahi nasıl olacak bu iş?
Eti zaten sürekli görme fırsatı olmaz da, zeytin- peynir almayacak mı bu adam.
Taze fasulyeye 60 lira isteniyordu pazarda.
Patates de18 liraydı.
İki tür meyve alacak olanların, 200 lirayı gözden çıkarmak zorunda kalacaklarını bilmeleri gerekir.
Ev- araba dar ve sabit gelirli vatandaşların sadece hayallerini süsleyecek artık.
Dar ve sabit gelirlilerin hali perişan yani onu demek istiyorum.
Yoksulluk kader olmaz oysa.
Milyonların açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalmasını hiç dile getirmiyorum.
Gayrisini varın siz düşünün.
Hal böyleyken gündem ne peki?
Akşener, liderlere ''Yerel seçimlerde kendi adaylarımızla katılmaya var mısınız?'' demiş.
Babacan, ''Biz olmasaydık CHP o kadar oy alamazdı'' gibisinden bir laf etmiş.
Kılıçdaroğlu, kaybettiği seçimi, kazandığını iddia ediyormuş hala.
Kılıçdaroğlu, kendisine kılıç çeken, İmamoğlu’nu İstanbul adayı yapar mıymış?
85 milyonu bulan nüfusumuzun, 25 milyonu yoksulluk sınırında, yaklaşık 10 milyonu da açlık sınırının altında kalmış.
Ne gam.
Bütün bu veriler ortadayken gündem hala partiler, yerel seçimlere kendi adaylarıyla mı girsin, yoksa ittifaklara devam mı edilsin üzerinden okunuyor.
Vatandaş, siyasetçinin gündemine ne zaman gelecek Allah aşkına.
Böylesi durumlar için bizim buralarda söylenen bir söz vardı söylenişini tam olarak hatırlayamadım.
''Hadi gidin kumlukta oynayın'' mıydı, yoksa '' hadi gidin yatın'' diye mi söyleniyordu bilemedim.
Bağışlayın.