Tekkeköy'de eski adı Karadeniz Bakır İşletmeleri olan bakır fabrikasının Cengiz gurubuna ait Eti Bakır'a devredilen arazisi, geçtiğimiz günlerde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 'Özel Endüstri Bölgesi' ilan edildi.
Yazıya başlarken şu notun altını ısrarla çizmek isterim:
Bu ay itibariyle 50 yılı geride bırakmakta olduğum ve yaklaşık 20 yılında da bir ekonomi gazetesi olan Dünya'da bölge temsilcisi ve koordinatör olarak görev yaptığım meslek yaşamım boyunca, sanayiye ve sanayiciye karşı tavrım olmadı.
Aksine, sanayileşmeyi, ülkeme ve büyümekte olan şehrimin gençlerine iş ve aş olanağı sağlayacak yegane yatırım aracı olarak gördüm.
Sanayi yatırımlarının teşvik edilmesini de savundum durdum.
Ve fakat.
Sağlığımızın da korunması gerektiğini savundum.
Eti Bakır’ın yöneticileri, Samsun'da havanın kirletilmesinde tek başına sorumlu olmadıklarını düşünebilirler.
Eti Bakır'ın kendince haklı nedenleri de olabilir.
Ve fakat.
Bakır fabrikaları gibi madene dayalı üretim yapılan tesislerin hava kirliliğine neden olduğu da bilinen bir gerçektir.
Maden işlenerek, külçe bakır elde edilirken önemli miktarda sülfürik asit ortaya çıkar.
Bilindiği üzere, sülfürik asit de gübre yapımının ana maddelerinden biridir.
Bakır fabrikasında açığa çıkan sülfürik asit bir şekilde depolanarak, gübre fabrikalarına verilir.
Ki;
Samsun'daki Azot sanayinin, bakır fabrikasının yanı başında kurulma nedeni de budur zaten.
HER İKİ FABRİKADA YILLARCA
TAZMİNAT ÖDEDİ
Gerek bakır ve gerekse gübre fabrikasının havayı kirletmesi önlenebilir mi?
Önemli miktarda para harcanarak yapılacak yatırımlarla kirliğin önlenmesi , ya da en aza indirilmesinin mümkün olduğu iddia edilir.
Ve fakat.
Tekkeköy bölgesinde sıklıkla görülen akciğer kanserine dayalı ölümler gösteriyor ki; kirlilik tam anlamıyla önlenemiyor.
Köyüne iki halasını ve bir amcasını akciğer kanserinden kaybetmiş Tekkeköy’e bağlı Aşağıçinik Mahallesi doğumlu biri olarak, bu türden iddiaları kolaylıkla dillendirebilirim.
Kaldı ki; akciğer kanserinden kayıplar sadece aile fertlerim arasında da olmadı, yakın akrabalarımdaki kayıpların yanı sıra, köyümde çok kişide bu hastalığın görüldüğünü biliyorum.
Yöredeki, akciğer vakasına dayalı ölümlerin baca gazlarından kaynaklandığına dair bilimsel bir veri de elimde yok, bu nedenle, özellikle bu iki sanayi tesisinden yetkililerin kirliliğin kendilerinden kaynaklanmadığına dair iddialarını not etmeyi de meslek etiği açısından önemli görürüm.
Ve fakat.
Gerek Azot Sanayi ve gerekse Karadeniz Bakır İşletmeleri, mahkeme kararları gereği büyük bölümü tütünden oluşan ekili arazilere zarar verdikleri gerekçesiyle Tekkeköy çevresindeki köylülere yıllar boyunca yüklü miktarda tazminat ödemişlerdi.
ŞİMDİ ÖDÜLLENDİRİLİYOR
Şimdi kirletmiyoruz iddiasında olabilirler ancak, gerek gübre ve gerekse bakır fabrikalarının bacaları yıllar boyunca zehir kusarak çevreyi kirlettiler.
Ve fakat.
Özellikle bakır fabrikasının bacası, kurulu olduğu alan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Özel Endüstri Bölgesi ilan edilerek adeta ödüllendiriliyor.
Endüstri Bölgeleri, 19 Ocak 2002 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ancak daha sonraki değişikliklerle bugüne kadar gelen 4737 sayılı kanunda şöyle tanımlanıyor:
''Endüstri bölgesi: Ülke ekonomisini uluslararası
rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak, teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yabancı sermaye girişini hızlandırmak ve özellikle üretim maliyetleri açısından
büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanı oluşturmak üzere...'' deniliyor ve daha sona şu şekilde ifadelere de yer veriliyor:
''Endüstri bölgesi olarak ilan edilen alanlardaki araziler 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca Bakanlıkça kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilir ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından endüstri bölgesi olarak kullanılmak üzere Bakanlığa tahsis edilir.
Endüstri bölgesinin yatırıma hazır hâle getirilmesi için gerekli kamulaştırma bedeli ve etüt, harita, plân, proje dâhil altyapı ile ilgili tüm giderler öncelikle yönetici şirket ve/veya yatırımcılar tarafından veya Bakanlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Kamulaştırma bedeli yönetici şirket tarafından karşılanmış ise 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.''
Yıllara zehir kusarak havamızı kirletmiş bacaların şimdi ödüllendiriliyor olmasına dair iddiamız da kanundaki bu ifadelerden kaynaklanıyor.
Bakır ve gübre fabrikalarının kurulduğu yerin hatalı olduğunu zaten söylemiştik.
O iki fabrikada orada olmamalıydı aslında.
Oradalar madem, özellikle bakır fabrikası, çevresindeki arazilere de kamu gücüyle el koyarak büyüyebilecek bir güce ne diye sahip olsun.
Merkezi yönetim bu türden kararları alabilir pekala!
Ve fakat.
Bizim havamızı ve dolaysıyla sağlımızı koruyacak olan da, belediyelerimiz ve siyasetçilerimiz gibi yerel güçlerdir.
Onların sesi neden çıkmıyor ben de ona şaşırıyorum.