Cumhur İttifakı'nı oluşturan AK Parti ve MHP'nin hazırladığı yeni seçim kanuna ait teklif, TBMM'ne sunuldu.
Teklif olduğu gibi kabul edilirse 2839 Sayılı Seçim Kanunu'nun 34. maddesinin 1. fıkrası değiştirilecek.
Teklifin 2. maddesiyle getirilen değişiklikle ittifakın toplam oyu ülke barajını geçtiği takdirde milletvekilleri, ittifak üyesi partilerin oy oranlarına göre pay ediliyor.
Teklifin yasalaşması halinde partileri milletvekili çıkarması için seçim çevresinde de D’Hondt sistemine göre oluşan doğal barajı geçmesi gerekecek.
Örneğin Samsun genelini bir seçim çevresi olarak kabul edersek ki, uzun süredir Samsun'da il geneli tek seçim çevresi olarak düzenleniyor.
Bu durumda il genelinde yüzde 7'yi geçen partiler milletvekili çıkarabilirken, barajı geçemeyen partilerin aldıkları oylar boşa çıkmış olacak.
Boşa çıkan oylar da il genelinde en çok oyu alan partinin hanesine yazılacak.
Yani şudur:
Millet İttifakı'nın paydaşlarından Sadet Partisi, DEVA, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi’nin barajı aşamamaları durumunda aldıkları oylar boşa çıkarken, oylar il genelinde en çok oyu alan partiye yazılmış olacak.
Samsun'da en çok oyu hangi parti alır diye bana sormazsınız sanırım.
Galiba anladınız.
Seçim barajlarıyla ilgili uygulamanın 12 Eylül'ün Faşist Cuntası tarafından getirildiğini biliyoruz.
20 yıla yakın iktidarda kalma başarısı göstermiş AK Parti'nin, seçim kanununda kendisini iktidarda tutacağını düşünerek yapmaya çalıştığı değişiklik, iktidara gelmeden önce 12 Eylül döneminden en çok şikayet eden bir partinin söylemiyle eylemi arasında ne kadar tutarlılık olduğuna varın siz karar verin.
Yeni seçim kanunu hazırlanacağını işittiğimde bunu cuntacıların ülkeme dayattığı antidemokratik seçim sisteminden kurtulmak için bir fırsat olarak düşünmüştüm.
İtiraf edeyim ki, fena halde hayal kırıklığı içindeyim.
Ayrıntıları okumaya başladığıma, teklifin Millet İttifakı'na karşı kurulmuş bir tuzak olduğuna dair eleştirilere de hak vermeye başladım aslında.
Anketler, AK Parti'nin ilk seçimde en çok oyu alacak partinin yine AK Parti olacağını gösterirken, bu seçim kanunun meclisten geçmesi durumunda Millet İttifak'ını oluşturan partilerin bu durumdan olumsuz etkileneceğini söylemek için kahin olmaya da gerek yok sanırım.
Cumhur İttifakı'nın bu teklifine aklıselim hiç kimse ''Demokrasiyi güçlendirecektir'' diyeceğini de düşünmüyorum ayrıca.
Ve fakat.
Barajı geçemeyen partilerin oylarının boşa çıkarılarak en çok oyu alacak partinin hanesine yazılacak olması gibi anti demokratik uygulamanın yanı sıra, teklifin Cumhurbaşkanı'nın parti lideri olarak seçimlere katılmasına dair engeli kaldıracak olansına da sanırım çok itiraz gelecektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmeden önce seçimin güvenliğini sağlamak adına İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları görevinden ayrılır, yerlerine tarafsız olacaklarına inanıldığı için bürokratlar atanırdı.
Bu uygulama, seçimlere şaibe karışmasını önlemek için yapılırdı.
Yani şudur:
Seçimler yapılırken, iktidarın devlet olanaklarını kullanması istenmezdi.
Siyasi partilerle devletin seçim yarışına girmesi önlenirdi yani.
Meclise sunulan seçim kanunu taslağında Cumhurbaşkanı'nın parti lideri olarak seçim çalışmalarına katılmasının önü açılacağı iddia ediliyor.
Partili Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanlığı protokolü ve forsuyla yapacağı seçim çalışmaları sonucunda adil bir seçim yarışı zaten olmaz ama bir de cumhurbaşkanlığı bütçesinin seçimlerde kullanılması durumunda tek taraflı bir seçim yarışı olur.
Ki;
Bunun olmasını kimse istemez diye düşünüyorum.