6 Mayıs 2013.
Suriye sınırındaydım.
Türkiye, Suriye iç savaşından kaçanlarla yüz yüze gelmişti.
Hani bugün Samsun İstiklal Caddesi’nde gezerken “Üzerimize gerinerek gelenler” var ya işte onlar.
Hani İstiklal Caddesi’nin yan tarafındaki sokakta kendilerine yer eden, çeşitli işlerde çalışan kahvehaneleri mekân tutan sığınmacılar.
Hani benim, sizin, bizlerin hakkını yiyenler iste…
Hani Türkiye’nin sınır kapısını kevgire çevirenler var ya işte onlar…
İstedikleri zaman Türkiye’ye gelip istedikleri zaman Suriye’ye ellerini kollarını sallayarak geçenler, onlar…
İşte o sınır kapısında, Öncüpınar Sınır Kapısı’nda bir günlük izlenimde bulunmuştum yukarıda verdiğim tarihten bir iki gün önce...
İlgililerle de konuşmuştum.
Oradaki izlenimlerimi Hedef Halk Gazetesi ve www.kuzeyhaber.com’da sizlerle şöyle paylaşmıştım.
Gelin hatırlayalım hep birlikte…
“Siirt'te Gümrükten sorumlu Vali Yardımcısı İlker Özcan anlatıyor: "Dün gece burada olsaydınız siz de duyacaktınız. Sınırın karşı tarafından yine top sesleri yükseldi, buradan da rahatlıkla duyuldu."
Samsunspor'un Gaziantep Büyükşehir Belediyespor ile yapacağı hayati karşılaşmayı yerinde izlemek üzere Samsun'dan bir grup gazeteciyle birlikte bu kente gittim.
Hazır buraya kadar gelmişken Kilis'teki Öncüpınar sınır kapısın ve oradaki sığınmacıları görmek istedik. Ünlü sinema oyuncusu Angelina Jjolie'nin yaptığı ziyaret kadar tantanalı olmadı bizim ziyaretimiz. Hatta kamptan sorumlu Vali Yardımcısı İlker Özcan dışında orada bulunduğumuzu anlayan bile olmadı.
Kilis'in Öncüpınar sınır kapısında bir konteynır kent kurulmuş. Bu kentte su anda kaç kişi kalıyor ve ne yiyor ne içiyor?
Vali Yardımcısı Özcan anlatıyor:
"Konteynır kentte 15 bin 500 geçici sığınmacı kalıyor. Kendilerine gıda için kişi başına aylık toplan 110 lira ödeniyor. Bu paranın tamamı yakın zamana kadar Türk Devleti tarafından karşılanıyordu. Şimdi ise paranın 80 lirası Dünya Gıda Programı tarafından sağlanıyor"
- Bugüne kadar Suriye'den gelen toplam sığınmacı sayısı ne kadar?
- "Sayıları 200 bini aşmış durumda çeşitli yerlerdeki kamplarda kalıyorlar"
-Çatışma oluyor mu, sesler buradan da duyuluyor mu? Bu sesler buradaki çocukların psikolojisini bozuyor mu?
-"Eğer buraya dün akşam gelmiş olsaydınız siz de duyacaktınız top seslerini, karşı taraftan (Sınırın Halep tarafı) yoğun top atışı sesleri duyuldu. Ancak bu atışlar pek uzun sürmedi. Tabi ki psikolojik sarsıntı geçiriyor buradaki çocuklar"
Kampta dolaşırken çocuk sayısının fazlalığı dikkatimizi çekti. Buradaki insanlar bundan sonra kendilerine ne olacağını biliyorlar mı bu da belli değil. Sadece komşu ülkeye sığınmışlar, yani savaştan, yani savaşmaktan kaçmışlar.
Karşı tarafta Halep'in kuzeyinde, özgür Suriye Ordusu'nun hâkimiyeti altında olduğu söylenen bölgede yaralananlar da Türkiye'ye getiriliyor.
O kapılardan birisi Öncüpınar. Getiriliyor ve burada tedavileri yapılıyor çocuklara sınırda kurulan okullarda eğitim ve veriliyor. Burada kreş, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, hepsi var.
Kızılay ve çeşitli dernekler tarafından geçici sığınmacılara yapılan gıda yardımı ve verilen yemeklerin israfı artırdığını gören yetkililer bundan vazgeçmiş durumda. Sığınmacıların hesaplarına yatırılan paralarla marketlerden istedikleri ürünleri alıp yemeleri sağlanmış. Bu yolla israfın da önüne geçildiği belirtiliyor. Kilis'teki üç büyük markete sınırda yer verilmiş. Marketlerde daha çok gıda ürünleri satılıyor. Çocuklara yönelik gıdaların çokluğu dikkat çekiyor.
Dikkat çeken başka bir konu da; bu marketlerde satılan gıda ürünlerinin neredeyse aynı firmaların ürünleri olması…
Bu sayı artar mı? Buradaki izlenimlerime göre geçici sığınmacıların sayısı 200 binde kalacağa benzemiyor, bu sayı her geçen gün artacak sanırım. Çünkü artık bu, bölgede yeni bir gelir kapısı olmuş durumda. Bu gelir kapısını kendisine rant olarak döndürmek isteyenler de çıkacak yakın zamanda…”
Orada, yani Kilis’te üç katlı bir binanın çeşitli yardım gurupları tarafından hastaneye döndürüldüğünü, o hastane benzetmesi binada ve çevresinde yabancıların ellerinde silahlarla dolaştığını görmüştüm.
Bundan yaklaşık bin gün önce kevgire dönen o sınırdan gelenleri görmüş birisi olarak şunu söyleyeyim.
Türkiye, yani benim ülkem, yani benim ülkemin insanları en büyük terörün baskısı altında.
Evet, bunun adı terördür.
Sığınmacılara kucak açma değildir.
Sığınmacı gelir, kendisine gösterilen yerde kalır.
Bunlar öyle mi?
Senin benim gibi dolaşıyorlar Türkiye’nin her tarafında…
Şimdilerde Avrupa “Aman bize gelmesinler Türkiye’de kalsınlar” diyerek rüşvet bile veriyorlar.
Böyle giderse önlem alınmazsa, o sınır kevgir olmaya devam ederse Türkiye’nin başına çok büyük bir iş açılacak.
Terör de durmayacak.
Çünkü teröristin kim olduğu ve nerede yuvalandığı belli bile olmayacak.
Demedi demeyin sakın…
Bir başka konu daha var.
Hem de sanırım çok önemli.
Bölgede demografik yapının değişmekte olduğu, durumun kimin lehine kimin aleyhine geliştiği izleniyor mu?
Örneğin Hatay’da yani bin gün öncesinden bu yana gelen terör eylemlerinin sanırım ilkinin yaşandığı bu ilde demografik yapı nasıldır?
Hele de Suriyelilere vatandaşlık verildiği takdirde bu yapı ne olacaktır?
GÜNÜN SÖZÜ
Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı.
Alphonse Karr