Yazarlar // 15 Haziran 2015 Pazartesi 00:00
İsmail BAŞARAN
Samsun Büyükşehir Belediyesi ilçeleriyle daha da büyüdü.
Tam bir milyon 250 bin nüfusa sahip.
Kolay değil bu kadar insana hizmet vermek.
Yerel Yönetim Seçimleri öncesinde Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz Samsun’u adım adım dolaşmıştı ve insanlara sözler vermişti.
Söz verdiği insanlardan bir bölümü de Samsun’un turizmle kalkınmayı göze almış insanların yaşadığı ilçelerinden Yakakent’ti.
İlk verdiği sözlerden birisi ilçenin alt yapısının yapılacağı kısaca kanalizasyonun yapımı için kazmanın hemen vurulacağıydı.
Sonrasında ise Meydan düzenlenecekti.
Yılmaz ve ekibi verdiği sözü tutmaya başlamışlar.
Başlamışlar da kanalizasyonu atlayıp meydan düzenlemesine geçivermişler.
Yakakent Meydanı sil baştan yeniden düzenleniyor.
Bu meydanda bir park vardı.
Parkta da ağaçlar.
Aynen İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı gibi ağaçlar.
Ancak o ağaçlar yok artık.
Ne mi oldu?
Samsun Büyükşehir Belediyesi o ağaçları söktü oradan, sözüm ona bir başka bölgeye dikti.
Sizin anlayacağınız Yakakent Meydanı’ndaki park da yıkıldı ağaçlar da söküldü.
Kimse farkına bile varamadı.
Çevreciler ne olduğunu bile anlamadı.
Sahi Samsun’da çevreciler var mı?
Varsa neredeler?
İstiklal Caddesi’ndeki ağaçlar kesilirken de yoklar, Yakakent’teki ağaçlar parktan sökülürken de.
Samsun’un ortasında hafif Raylı geçirilecek diye Gar mevkiinden doğuya doğru olan cadde kenarındaki ağaçlar kesilirken de yoklar…
Çevrecileri bırakıp bir kenara yine dönelim Yakakent’e.
Buradaki vatandaşlar Yılmaz’ın sözünü tutmamasından yakınıyorlar.
Meydandan değil Kanalizasyondan başlaması gerektiğini öne sürüyorlar.
Oysa Yılmaz’ı henüz tanımıyor Yakakentliler.
Daha bir yıl geçti, hele bir yıl daha geçsin o zaman görecekler, vergiler gelince, imarsız ve izinsiz kümes bile yapamaz duruma geldiklerinde anlayacaklar ne yaptıklarını ancak iş işten çoktan geçmiş olacak.
Yılmaz seçim öncesi ne demişti?
“Ben Yakakent’i çok seviyorum” şeklinde miydi o cümle…
İnsanoğlu, çok sevdiğini öpermiş ya aynen öyle işte…
Öpeceği günler de gelecek, bekleyin…
CHP MİLLETVEKİLLERİNİN ZİYARETLERİ
CHP’nin Samsun Milletvekilleri Kemal Zeybek ve Hayati Tekin teşkilatları gezmeye başlamışlar.
Gezi sırasında teşkilatların sorunlarını da dinliyorlarmış.
Bu ne anlama geldiğini üstün körü dile getireyim. Sanırım iki milletvekili de teşkilatları beğenmiyorlar.
Bu teşkilatların içinde kimler var?
İl Başkanı, İl Yöneticileri, İlçe Başkan ve Yöneticileri, kurultay delegeleri ve il delegeleri.
Biraz daha gidersek üyeleri de beğenmedikleri anlamı çıkarabiliriz belki.
Oysa beğenmedikleri ve değiştirmek istedikleri insanlar değil mi şu anda teşekkür ziyaretlerinde bulunmalarını sağlayanlar yani kendilerinin milletvekili olmalarına yol açanlar?
Ancak bu geziler sırasında her iki milletvekilinin gittikleri bölgelerde kendilerini karşılayan ve dinlemeye gelenlere biraz “Yukarıdan baktıkları” söyleniyor.
Böylece de sanırım biraz ayıp ediliyor.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ya…
KAZAKİSTAN’I YENDİK
Milli Takımlar Patronu Fatih Terim Milli Takım’ın Kazakistan’ı rahatlıkla(!) 1 – 0 yendikten sonra bir açıklama yapmış ve demiş ki:
Kenarda yürümek kolay değildir.
Fatih Terim’in yönetiminde milli takımımız çok başarılar elde etti.
Etti de Şenol Güneş’in “Dünya Üçüncülüğüne” bir türlü erişemedi.
Karizmatik Terim, Şenol Güneş’in kariyerine bir türlü yaklaşma bile yaklaşamadı.
Dünya üçüncüsü Türk Milli Takımı’nı oradan alıp da Kazakistan’ı yenince sevinecek duruma getirenler şapkalarını önlerine koyup düşünmeli ve sonrasında da “Ben bu işi yapamıyorum” deyip istifa etmelidir.
Yazılıp çiziliyordu bir zamanlar, Şenol Güneş giyinmesini bile bilmiyor deniliyordu.
Giyinmesini bilenler sahanın kenarında oflayıp puflayanlarla Milli Takım maalesef “Türk Milli Takımı” veya “Türkiye’ye Yakışan Milli Takım” olamıyor…
Köklü değişiklikler yapmadan olmazda.
Önce, Milli Takım karizma sahibi olanlara değil kariyer sahibi olanlara bırakılmalıdır.
Anlıyorsunuz değil mi?
Yoksa Kazakistan’ı yendik diye daha çok övünürüz…
GÜNÜN SÖZÜ
Çoğumuz rüyalarımızı yaşayamıyoruz, çünkü korkularımızla yaşıyoruz. Les Brown