''Yağmurun sesine bak, aşka davet ediyor'' şarkısını dillerimize pelesenk eden bizler, kulların kusurunu görmezden gelerek, Allah'ın rahmetine, ''Allah'ın gazabı'' der olduk.
Yağmur berekettir oysa.
Suya kimi zaman hasret kalan bu kadim Anadolu topraklarında, yağmur duasına çıkar insanlarımız.
Yağsın ve toprağı sulasın diye
Her yağmur damlası toprağa düşende ''Bereket yağıyor deriz'' dememizin nedeni de budur aslında.
Irmaklar ve dereler, bir kar suları edindiğinde, bir de bolca yağmur yağdığında suyla dolar taşar.
Dün bu köşede, daha önce yazdıklarımı tekrarlayarak ''Akarsularımız dünyanın her yerinde olduğu gibi Samsun'da da denize ulaşmak ister.
Bilinen bir gerçektir zaten, akarsular, ya denizlere, ya da göllere ulaşmak isterler.
Yaklaşık 4,5 milyar yaşındaki dünyamızın doğal döngülerinden biri de budur.
Dünya var oldukça da böyle devam edecektir.
Denize ulaşmaya çalışan ırmakların ve derelerin önünü kapatmayacağız.'' diye yazmıştım.
Ve eklemiştim.
''Samsun'da yaptığımız gibi yapmayacağız yani.'' demiştim.
Bölgemizde ve Samsun'da her yıl bu mevsimde yağışlar şiddetini artırır.
Sokaktaki çocuklar bile bu gerçeği bilir.
Ve fakat.
Bu gerçeği bildikleri ve unutmaması gerektiği halde göz ardı edenlere ne demeli onu da bilemedim.
Ve her yıl, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları geldiğinde benim de yüreğim ağzıma gelir.
Bilirim ki yağışlar şiddetini artıracak ve yağmur suyu taşkına en sonunda da sel felaketine neden olacak diye korkarım.
Ben bunu bilim de, yağmur suyunun denize ulaşmasını sağlayacak olan başta belediyemiz olmak üzere kamunun görevlileri bilmez mi?
Bilirler elbet.
Bilirler ama işlerine gelmez.
Onların işi, şehri süslemektir.
Park-bahçe yapmakla oyalanırlar.
Al yapı yatırımları ''Ölü Yatırım'' olarak görüldüğü için vatandaşların gözünü boyamak ve dolayısıyla oyunu almak belediyeleri yönetenlere daha cazip geliyor olmalı.
Su taşkının sel felaketine dönmemesi için derelerdeki suyu denize ulaştırmaya kafa yorması gerekenler, milletin merasına lojistik köy, sebze hali ve güneş enerjisi sistemi kurmaya çalışıyorlar.
Samsun'da bin bir zorlukla kazanılmış az sayıdaki yeşil alana, sırf Saathane meydanı çevresindeki esnafı memnun etmek adına terminal binası yapıyorlar.
Böyle yazıyorum diye, insafsız biri olmakla suçlayanlar olacaktır.
Varsın olsun.
Her yıl bu aylarda şiddetini artıran yağışlar nedeniyle su taşkınları da yaşanır.
Bunlardan biri de, 11 yıl önce bir 3 Temmuz gecesi olduğu gibi 13 kişinin ölümüne neden olan sel felaketine dönüşmüştü.
11 Yılda üç başkan değişmiş.
Ama zihniyet değişmemiş.
Önceki gün yine bir felaket yaşandı ve 1 vatandaşımız yaşamını yitirdi.
Yağmur suyu zarar vermez.
Allah'ın bir rahmetidir çünkü.
Yağmur sularının göllere ve denizlere ulaşmasını engelleyerek su taşkınına ve en sonunda da felakete dönüşmesini sağlayanlar bizleriz.
Milyarlarca yıldır bilinen doğal bir döngü için ''Yüz yılın felaketi gibi'' lafları edip, suçu Allah'ın üzerine atmayın.
Bizi de dinden imandan çıkarmayın.
Yetti gayri.