Birkaç gün önce, New York’da yaşayan bir arkadaşımda sosyal medyadan gelen “Korona oldum, hastanede yatıyorum” şeklindeki bir mesajla şoke oldum.
Yenidoğan Mahallesinde birlikte büyüdük Şerefcan Özdemir’le, ki kafa kağıdında Şerefcan olarak yazılsa da biz onu Şeref olarak bilir ve tanırız.
Şeref’le, çocukluğumuzun yanı sıra, ilk gençlik yıllarımıza dair de ortak anılarımız var.
Hele ki ki, futbolcu olma tutkusu nedeniyle O’nu Amasyaspor kadrosuna katabilmek amacıyla, benim gazeteci kimliğimden cesaret alarak, gittiğimiz Amasya’da zamanın Valisi Aydemir Ceylan’dan bile torpil dilenme hallerimiz yok mu.
Aklıma düştükçe gülerim.
Mesleğe ilk başladığım yıllardı.
Şimdi silah zoruyla yapmayacağım o saçmalığa tevessül etme nedenim, arkadaşıma yardım etme arzusuydu elbette ama yine de deli cesareti gerektiriyordu.
Henüz 20 yaşımdayım ve tahmin edersiniz ki o yaşlarda, hepimizde bolca vardı o duygu.
Çok uzun süredir görmüyorum Şeref’i
Hayat hepimizi bir yerlere savuruyor.
Futbola hala tutkun mu bilmiyorum ama iyi bağlama çalardı Şeref.
Sesi de güzeldi.
Nice sonra sosyal medyadan ABD’ye gittiğini ve NewYork’a yerleştiğini öğrendim.
Evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış arkadaşım.
Eşi de müzisyen olunca, birlikte New York’taki yurttaşlarımıza türküler söylüyormuş.
Perşembe günü iftar sonrası telefonuma düşen sesli mesajda, koronaya yakalandığını ve 36 gündür tedavi gördüğünü söylüyordu çocukluk arkadaşım.
Sesi çok kötü geliyordu.
Söylemeye çalıştıkları da zor anlaşılıyordu.
Mesajın sonu da uçak bekliyorum şeklindeydi.
Ya da ben öyle anladım.
Dedim ya sesi kötü geliyordu ve söyledikleri belli belirsizdi.
Uzun yıllar iletişim kuramadığım arkadaşımdan gelen mesajı, “Benden yardım istiyor olmalı” diye yorumladım.
Öyle ya, uzun yıllar sonra, o da tatil için Samsun’a geldiğinde beni bir defa aramış ve bundan gayrı temasımız olmamış arkadaşım, hastaneden beni ne diye arasındı.
Gurbet elde koronaya yakalanan arkadaşımın benden yardım istediğini düşünerek, sosyal medyadaki hesabımdan “çaresizim” şeklinde paylaşımda bulununca, bir arkadaşta bana, “Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç Samsunlu, iletişime geçmenize yararı olur” şeklinde bir mesaj gönderdi
Bunun üzerine, Büyükelçimizin sosyal medyadaki hesabına, ”Sanırım ülkemizde tedavi olmak istiyor, benim aracılığımla da sesini duyurmaya çalışıyor. Yardım istiyor olmalı, ilgileneceğinizi umuyorum” diye bir ileti gönderdim.
Doğrusu ya geri dönüş de beklemedim.
Ve fakat
Kısa bir süre sonra “İlgilenirim elbette. Konsolosluk aracılığı ile de iletişime geçerim ama vakit kazanmak adına arkadaşınızın iletişim bilgilerini gönderir misiniz” şeklinde bir mesaj alınca hem sevindim, hem de o olumsuz düşünceye kapılmam nedeniyle de utandım açıkça.
Gönderdiğim bilgilerinnışığında Büyükelçimiz, Şeref’in eşi Sibel Hanım’a ulaşmış ve her türlü yardıma hazır olduklarını söylemiş.
Büyükelçimiz birkaç kez beni de aradı ve arkadaşımın sağlık durumuyla ilgili bilgi verdi.
Allah razı olsun.
Samsunlu diye yardımını talep etmiştim ama Büyükelçimiz Serdar Kılıç’ın bütün yurttaşlarımızın taleplerine aynı hassasiyetle yaklaştığını öğrendim daha sonra.
Şeref’in sağlık durumuyla ilgili bilgi verirken, “Sosyal medya hesabınızda Samsun doğumlu olduğunuz yazılı, Şehrimizle ilişkiniz ne düzeyde” diye sorunca “Tanıdınız mı bilmem ama İlyas Kılıç’ın oğluyum” şeklindeki cevabına ise bir kere daha şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Yaşı 60’ı aşmış bizim izim kuşağın insanları CHP’nin efsane Milletvekili Rahmetli İlyas Kılıç’ı bilir.
Rahmetliyi ben de tanımış, birkaç kez hem sohpet etme, hem de röportaj yapma şansına erişmiştim.
Şimdiki kuşak da Akif Çağatay Kılıç’ı yakından tanır.
Büyükelçimiz, şimdi İstanbul’dan seçildi ama üç dönem Samsun Milletvekili ve ayrıca iki dönem Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev yapan Akif Çağatay Kılıç’ın da amcasıymış.
Washington Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığının en prestijli görevlerinden biri olarak bilinir.
Böylesi prestijli görevde bir hemşerimiz var.
Ne mutlu.
Bu arada, ABD’ye gönderilen tıbbi malzemelerin kamuoyunda yarattığı tartışmanın sosyal medyaya yansıyan boyutu, Büyükelçimizi oldukça üzmüş.
Yardım malzemesini taşıyan uçağın ABD’ de karşılanması sırasında bir Amerikalı gazetecinin “Türkiye, dünyanın en zengin ülkesine yardım malzemesi gönderiyor. Bu ironik değil mi?” şeklindeki sorusundan duyduğu memnuniyetini paylaştığı sosyal medya hesabına bazı yurttaşlarımızın yaptığı olumsuz eleştirilere de alındığını belirterek “Biz burada bunları yapıyor, ABD ve dünyaya mesajlar veriyoruz ama aşağıda yazılanlara bakın üzülüyor insan” diyerek gönderdiği, mesajla üzüntüsünü benimle paylaşmaya çalışmış.
Sahiden derin bir yarılma yaşanıyor ülkemizde.
İktidara muhalif olanlar, iktidarın iyi bir icraatı olsa da, bahane bulmaya çalışırken, iktidar mensupları da, muhalefetin yerinde yapılmış eleştirilerine ise sırf muhalefetten geldiği için kulak tıkıyor.
Yazık oluyor sahiden.
Bu korona belası bile bizi kendimize getirmeye yetmedi maalesef.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, büyükelçimizin yurttaşlarımıza kol kanat germesi gibi iyi şeylerde oluyor ve iyi.
Ve ben de, iyi ve güzel günler göreceğimize dair umudumu taze tutmaya çalışıyorum hala.