Yazarlar // 26 Haziran 2015 Cuma 00:00
İsmail BAŞARAN
Bugün Termeli için önemli bir gün.
Terme’yi zehir deposu yapmak isteyenler tepkilerden çekindikleri için ilçede gerçekleştiremedikleri toplantıyı Ankara’da yapmayı düşünüyorlar.
Ne yapacaklar?
Çevre değerlendirmesi.
Hay sizin aklınıza turp suyu sıkayım.
Terme’nin havası ve çevresi Ankara’da değerlendirilir mi?
Vatandaşı kandırmayı mı planlıyorsunuz bilmiyorum da…
Termeliler ve Samsun’dan bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve üyeleri Ankara’da yapılacak bu toplantı sırasında baskı yaratabilmek amacıyla bugün toplantı yerindeler.
Umarım bir olay falan çıkma z.
Benim merak ettiğim milletin vekilleri, yani 7 Haziran günü seçtikleri Ankara’da milletin yanında olacaklar mı?
Muhalefet milletvekillerinin bazıları olabilir de AK Parti milletvekillerinin orada bulunmalarını ben beklemiyorum.
Termeliler de beklemeliler.
Çünkü Terme’nin başına ve Samsun ile Terme arasındaki sahillerde bu ve benzeri santralların yapımına izin verenler zaten AK Parti’nin bugünkü değilse bile dünkü milletvekilleri veya AK Parti yöneticileri, değil mi?
Gelip şimdi nasıl “İstemezük” diyebilirler ki?
Diyemezler.
Yine de iyimser olalım, bakarsın krallığa karşı gelenler olabilir. “Parti disiplininin” önüne çevreyi ve insan sağlığını koyanlar çıkabilir.
Bugün bunu yapmayanlar yarın “Yapacaktık amma..” ile başlayan cümleleri asla kurmamalıdır, çünkü kimseyi inandıramayacaklar sanırım.
SUNTA MASANIN YERİNE YENİSİNİ YAPALIM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verilen iftarın maliyetini açıkladı.
Dört bin lira bile tutmamış.
Meğer o tartışılan masa da Sitelerde bir usta tarafından suntadan yapılmışmış.
Adının AK Saray’dan “Külliyeye” dönüştürülüveren Atatürk Orman Çiftliğinde yapılan binaya milyar dolarla harcanacak, binin üzerinde odası bulunacak, orada suntadan dandik bir masa olacak.
Ayıptır, ayıp.
Hemen oraya o binaya yakışan bir masa yaptırılmalıdır.
Türk Devletini kimse küçük düşüremez.
BELEDİYELERİN İFTARLARI
İftar dediğin nedir ki, bir tas çorba, biraz ekmek değil mi?
Dar gelirlinin evinde yaptığı iftarın temel yiyecekleri bunlar, varsa biraz da kahvaltılık.
Ya belediyelerin iftarları?
Helal olsun, yedirsinler milleti de çekilip paylaşılan fotoğraflara bakıyorum, bir dolu başkan avanesi ortalıkta yiyorlar da yiyorlar, her akşam başka bir yerde…
Şimdi, “Garibanın mükellef bir yemekle iftar yapmalarını mı kıskanıyorsun” diye soranlar olacaktır.
Soranlara cevabımız da olur elbette.
Acaba diyorum bu kadar masrafla, muhtaç bırakılıp yardım yapılan insanlara sürekli gelir temin edebilecekleri iş yerleri kurulamaz mı?
Sosyal devlet bu değil mi?
Yani vatandaşa balık verme yerine balık tutmayı öğretmek gerekmiyor mu?
İşte bu nedenle gitmiyorum bu tür iftarlara.
ANDIMIZ KALDIRILDI DA NE OLDU?
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
"Ne mutlu Türküm diyene!"
Okullarda öğrenciler okuyorlardı.
Birileri istedi, bir başkaları çıktı bunun kaldırılmasını sağladı.
Neymiş efendim, bölgede bu nedenle çıkan olaylar önlenecekmiş.
Önlendi mi?
Yine olaylar olmuyor mu?
Yine saldırılar olmuyor mu?
Ne kadar yasak konulursa konulsun Türk halkı bunları öğreniyor.
Çünkü Dünya çok küçük…
İletişim de aldı başını gidiyor.
Dünya insanların telefonlarına an be an geliyor…
GÜNÜN SÖZÜ
Hayat bir öyküye benzer, önemli yanı eserin uzun olması değil iyi olmasıdır. Seneca