Padişah vezirini çağırmış ve çeşitli mallara zam yapması emrini vermiş. Vezir de padişahın emrini yerine getirince halk homurdanmaya başlamış. Bunun üzerine vezir padişahın huzuruna çıkıp 'Aman haşmetlûm tebaanız zammı çok buldu homurdanıyor' demiş. Padişahın cevabı kısa ve net olmuş: Olsun, homurdansınlar.
Aradan zaman geçmiş padişah yine veziri çağırıp temel ürünlere zam yapılması emrini vermiş. Vezir padişahın emrini yerine getirmekte gecikmeyince halk yine homurdanmaya kızmaya başlamış. Vezir yine padişahın karşısında ve yine aynı cümle: Aman haşmetlûm tebaanız zammı çok bulmuş homurdanıyorlar kızıyorlar.
Bu zam yapma ve vezirin padişahın karşısına çıkışları aralıklarla sürüyor. Padişah günlerden bir gün yine veziri çağırıp zam yapmasını istiyor. Vezir emri yerine getiriyor sonra da yine padişahın emriyle vatandaşın arasına girip ne düşündüklerini öğreniyor. Vezir öğrendiklerini aktarmak için padişahın huzuruna çıkıyor. Padişah soruyor: Anlat bre vezirim tebaam ne yapıyor? Vezir gayet sakin cevap veriyor: Hepsi durumdan memnun gülüp oynuyorlar. Bu cevap üzerine padişah eliyle sakalını sıvazlamaya başlıyor ve vezirine dönüp konuşuyor: Bre vezir son yaptığın zammı geri çek. Tebaam oynamaya başlamışsa durum kötüye gidiyor demektir…
Samsun’daki İstiklal Caddesi ile Gazi Caddesi’nde yürüyenler her gün kapanan mağazaların vitrinlerinde “kiralıktır” yazısı görüyor. İşin kötü tarafın yeni mağazalar açılması için dekorasyon çalışmaları yapıldığına ise tanık olunmuyor. Bunun nedenini anlamak hiç de zor değil. Çünkü artık insanlarda yeni işyeri açabilecek güç kalmamış.
KADINLAR VE TEZGÂHLARI
Zabıta görevlileri, gün geçmiyor ki yaşlı kadınlara 'açtığınız tezgâhları kaldırın' uyarısı yapıyorlar. O yaşlı kadınlar ne yapsın bu uyarılara uysunlar mı uymasınlar mı bilemiyorlar. Önce tezgâhları topluyorlar sonrasında zabıtalar gidince yeniden açıyorlar. Zabıtalar geri döndüklerinde yerinde duran kadınlarla tartışıyorlar da. Yaşlı kadınlardan evlerine ekmek götürmek için bu işi yaptıklarını anlatıyorlar. Bu tezgâh açanlarla uğraşana kadar zabıtalar kucağına bir çocuk alan sözüm ona Türkiye’ye savaştan kaçarak gelen Suriyelilere acaba neden seslerini çıkarmıyorlar?
Yaşlı kadınlardan birisi zabıtayla tezgâhını kaldırmamak için yalvarırken bir ifade kullandı, adeta yerin dibine girdim. Bir taraftan tezgâhını kaldırmamak için yalvarıyor bir taraftan da "Ne yapacağım, benim etim para etmez yaşlandım" diyordu. Diyordu ancak dinleyen de olmuyordu kendisini. Zabıta görevlileri yaşlı kadınların tezgâhını devirmişler uzaklaşıyorlardı oradan. 'Etim para etmez' diyen yaşlı kadın camın kenarındaki duvarın üzerine oturmuş hüngür hüngür ağlıyordu. İşte o anda yüreğim cız etti. Etti ancak elimden de bir şey gelmedi.
Yukarıdaki olayı anlatan arkadaş bunun bir hikâye olmadığını geçtiğimiz gün yaşandığını söyledi.
Arkadaş olayı anlatınca, haftanın bir iki günü oradan geçerken gördüğün yaşlı kadınları düşündüm. Yüreğim burkuldu, gözlerim doldu.
Siyasilerin Türkiye ekonomisi üzerine attıkları nutuklar aklıma geldi. Kişi başına düşen milli gelirin dolarlarla ifade ettikleri yalanları dolar gibi oldum. Zabıtalar hangi belediyeye ait olduğunun bir önemi yoktu. Bugün işini yaparken tezgâhını deviren esnafın durumuna yarın düşmeyeceğinin garantisi varmıydı, bu soruyu kendisine sorması gerekiyordu. Orada seyyar satıcılık yapan kadınların utanmaması gerekiyordu. Asıl utanması gerekenler, yaşlı kadınları orada seyyar satıcılık yapmaya itenlerdir.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsan konuşacağı şeyden kırk kat fazlasını bilmiyorsa, konuşmamalıdır. (Dale Carnegie)