Aradan bir süre geçti geçmesine ancak yazmayı akıl edebildim.
Kolay değil, ben akil değilim çünkü.
Aklıma gelmedi işte.
Samsunspor’un Urfaspor ile yapacağı karşılaşma için bu ile giderken Malatya’dan sonra karayolunun kenarında seyreden bir tren gördük.
Tren bizim giriş yönümüz göre hareket halindeydi.
Trenle askeri tanklar ve zırhlı araçlar sınıra doğru götürülüyorlardı.
Aradan geçen 20 günlük süre içinde ne değişti?
Şimdi askeri araçlar sınırdan içerilere doğru hareket halinde deniliyor.
Yani sınırlar boşaltılıyormuş.
Gidecek olanlar mı var, gelecek olanlar mı??
Eğer gidecek olanlar yakalanmayacaksa bırakın yardım ve yataklığı terörün kendisi suç olmaktan çıkmış sayılmaz mı?
O zaman Silivri toptan kapatılmalı sanırım.
Bu ülkede asker öldürene geç diyecek olan güvenlik birimleri sadece trafik suçu işleyenleri mi yakalayacaklar?
Siz ne düşünüyorsunuz aklınıza ne geliyor bilmem de benim aklıma Atatürk’un 20 Ekim 1927’de yazdığı Gençliğe hitabesi geliyor:
Nasıl mıydı?
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!"
NE İSA’YA YARANABİLDİ NE MUSA’YA…
Ancak adım gibi eminim ki Hz. Muhammed’e yaranabilmiştir.
İlkadım Belediyesi’nin eski başkanlarından Necmi Akkoyunlu’dan bahsediyorum.
Akil İnsan olarak adlandırılan görevliler Samsun’a gelip Canik Kültür Merkezi’nde konuşacakları gün Sayın Akkoyunlu da mekana gitmiş.
Gitmiş gitmesine de “Adın yazılı değil” denilerek içeriye alınmamış.
Bakmış olacak gibi değil binadan dışarı çıkarken olanlar olmuş.
Binanın dışındaki genç ülkücüler başlamışlar Necmi Akkoyunlu’yu “orada ne işin vardı” diyerek yuhalamaya.
Sayın Akkoyunlu “Ne yapıyorsunuz gençler ben içeride değildim, beni içeriye almadılar” diye açıklamada bulununca bir alkış tufanı kopmuş.
Dedim ya Sayın Akkoyunlu ne İsa’ya yaranabilmiş ne de Musa’ya.
Bereket dini bütündür de yaranabildiği bir yer vardır…
Gelelim şimdi Necmi Akkoyunlu’nun içeri alınmamasına, adının listede bulunmamasına.
Ne yani, kendilerine akil denilen bu zatlar Samsun’a gelecekler, Ankara’dan verilen listedeki isimlerle konuşacaklar.
On ne güzel memleket.
Soruyorum şimdi; kendilerine akil denilen bu zatlardan kaçı Kenan Evren ihtilal yönetimini eleştirmiyor?
Sanırım hepsi eleştiriyor…
O yönetimin görevlilerinden ne farkları kaldı ki?
Alın size bir tartışma konusu daha, istediğiniz kadar tartışın şimdi…
GÜNÜN FIKRASI
Temel çok güzel bir kadını gözüne kestirmiş. Kızın peşinde ve bir taraftan da nasıl kızı ayartırım diye düşünüyor.
Klasik tavlama usullerinden biri geliyor aklına ve birden kadına dönüp:
- Hadi bize gidelum saga pul kolleksiyonumu cöstereyim.
Kadın şaşırır fakat bozuntuya vermez:
- Peki ya beğenmezsem
- O zaman ciyinur cidersun.
GÜNÜN SÖZÜ
Suçsuz insanların çoğunu, kendi suçlarından haberi olmayanlar cezalandırır. Cemil Sena
DUVAR YAZISI
En akıllı insan en güzel akıllı taklidi yapan delidir.