Üretim kapasitesini 4,5 kat, sermayesini 9 kat, çalışan sayısını 3,5 kat, ihracatını da 2,5 kat arttıran Ulusoy Un, un sanayinin bir numarası oldu.
Hiç şüphesiz büyük bir başarıdır.
Şirketinin bu noktaya ulaşması, 40 yıla yakındır tanıdığım Fahrettin Ulusoy'un büyük arzusu ve büyük hedefiydi.
Hani nasıl söylenir.
''Başarı sürdürülebilir olduğu sürece değerlidir'' diye.
Fahrettin Abi, yıllardır bu hedefi kovaladı.
20 yıl kadar önceydi ki, o sırlar Dünya gazetesinin Bölge temsilcisiydim.
Fahrettin Abi, Dünya gazetesi tarafından çıkarılan, İSO'nun ikinci 500 büyük şirketi arasına girdiğine dair haberin verildiği dergiyi getirdiğimde, ne kadar sevindiğini ve bundan ne kadar övünç duyduğunu dün gibi hatırlarım.
Fahrettin Abi, şirketinin ikinci 500 arasına girmesiyle gururlanmakla birlikte bununla yetinmemiş ''Bir gün ilk 500 büyük arasında da olacağım'' demişti ve kısa bir sürede o hedefe ulaşmıştı.
Ulusoy un o hedef doğrultusunda son yıllarda her defasında 500 büyük firma arasında olma başarısını göstermişti.
Fahrettin Abi, şirketin yönetimini bir süre önce, oğlu Günhan'a devretmişti.
Bizzat bana söylediği için biliyorum, Günhan Ulusoy bu türden övgü sözlerinin yazılmasını sevmez ama marifet iltifata tabidir ve bu nedenle örnek alınması için bu başarı öyküsünün yazılması gerektiğine inanırım.
Samsun'un marka yaratma kabızlığı çektiğine dair eleştirel yazımın mürekkebi bile kurumadan, Ulusoy Un'un bu büyük başarısına dair haber gelince, bana da ''Buna ne diyeceksin'' diyenler olacaktır.
Konuya böyle bakanlar kısmen haklıdırlar.
Ve fakat.
Ulusoy Un'un bu büyük başarısını alkışlarken, marka olma konusuna ayrı pencereden bakmak gerektiğini de söylemek isterim.
Ki;
Kısa bir süre önce Türkiye'nin bilinen un markalarından Söke Un'u bünyesine katan Ulusoy Un'un kısa bir sürede ülkemizin en çok bilinen markalarından biri olacağına inanıyorum.
O yolculuk başlamıştır zira.
Samsunlu firmaların markalaşamama sorunu ile ilgili yazıma gönderdiği mesajından Günhan Ulusoy'un da benim gibi düşündüğünü biliyorum.
Samsun'un sadece ülkemiz sınırları içinde değil, sınırlarımız dışında da bilinen marklarını yaratma başarısı Ulusoy Un'la da sınırlı kalmayacaktır.
Reeder da, Samsun markası olma yolunda önemli bir adımı atmış gibi görünüyor.
Samsun Büyükşehir Belediyesi, MEDİCLUST ortaklığından çekilmekle o çelmeyi takmasaydı, Samsunlu Cerrahi Alet üreticilerinden Bahadır ve Aygün de, markalaşma yolunda önemli bir engeli aşmış olacaklardı.
Silahı özendirmemek adına yazmaktan çekiniyor olsam da itiraf etmeliyim ki, Canik 55'de bir Samsun markası olma yolunda önemli adımlar atıyor.
Keza FKK ve Sampa'nın Samsun'daki tesislerinde üretilenlerin sınırlarımız ötesinde de ilgile izleniyor olması gibi.
Tüm bu firmalarımızın, markalaşmak adına çok önemli yatırımlar yapıklarını biliyor ve bunu önemsiyorum.
Allah bana ömür verir ve ben de Samsun'da üretilen ürünlerin dünya pazarlarında gösterdiğini ve 'amasız-fakatsız' gibi gerekçelerden uzak, Avrupalı benzerlerine tercih edildiği günleri de görürüm İnşallah.