limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Türküm Doğruyum Çalışkanım
Yazarlar // 13 Eylül 2024 Cuma 18:23

Ragıp GÖKER

Türk'üm, doğruyum, çalışkanım.

Yasam, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.


Bizim kuşağın ''Andımız'' olarak bildiği bu metin,1933-2013 yılları arasında her sabah öğrencilere bir törenle okutulmuş olan bağlılık yeminidir.

Bu yeminle büyüdük.

Ki;

Wikipedia’daki tarifine göre; Türkiye Cumhuriyeti'nde ulus devletin değerlerinin vatandaşlara aktarılması ve içselleştirilmesinin bir aracı olarak işlev görmüştür. Metin, 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazıldı. İlk defa 1933 yılının 23 Nisan kutlamaları sırasında bizzat kendisi tarafından Ankara'da bir törende toplanan çocuklara hep bir ağızdan söylettirildi.

''Türküm, doğruyum, çalışkanım''

Bu söz bizi tarif ediyor.

Olması gerektiği gibi yani!

Türk insanı doğrudur ve çalışkandır çünkü.

Öyle inanmışız.

Ve fakat.

Hoş su sıralar acayip tembellik ediyoruz.

Hazıra alıştık, daha doğrusu alıştırıldık.

Borç batağındayız.

İcra dairelerinin rafları, ödenemediği için takibe düşmüş kredi kartı ve tüketici kredilerinin dosyalarıyla şişmiş durumda.

Kişisel borçlanma bir tarafa.

Ülkemizin borcu da sürekli artmış.

1977'de 11 milyar dolar dolayındaki dış borcumuz, 31 Aralık 2023 tarihi itibarıyla 499,9 milyar dolara ulaşmış durumda.

Dış borcumuzun milli gelire oranı ise yüzde 44,7 olmuş.

Bunun anlamadı da, gelirimizin yarısı dış borç ödemesine gidiyor demektir.

Bu nedenle belki de, kişi başına düşen milli gelir 8 bin 500 doları geçemiyor bir türlü.

Ki;

Ekonomistler bu durumu ''Orta gelir tuzağı'' olarak tanımlıyorlar.

Zenginliğimizin artmasının bir yolu da içine düşürüldüğümüz bu orta gelir tuzağından çıkmaktan geçiyor aslında.

Var mı bunun için bir çabamız.

Yok maalesef.

Bu ülkenin insanlarıyız.

''Böyle başa böyle tarak misali'' hak ettiğimiz gibi yönetiliyoruz aslında.

Biz buyuz yani.

Üretmeden, çalışmadan yaşamayı, daha doğrusu kısa yoldan zengin olmayı bir özellik gibi görmeye alışmışız.

Daha da fenası da aramızdaki büyük çoğunluk bunu bir meziyet olarak görüyor maalesef.

Rahmetli Ferhan Şensoy, 'Köşe dönücü' oyunuyla, üretmeden, çalışmadan zengin olma hayali kuranları hicvetmişti.

80 öncesinin ülkücü gençleri, sokaklarda dağıttıkları bildirilere ''Necip Türk Milleti'' diye bir başlık atarlar, düşüncelerini yaymaya çalışırlardı.

Bu bildiriler dağıtılırken, ''Sağcı- Solcu'' diye kamplara böldürülen bizim kuşağın gençleri, sokaklarda birbirlerini boğazlıyorlardı

Necip:

Soylu veya asil anlamına gelen bir tanımdır.

Soylu bir millet olduğumuza inanırız ama kimi olaylar, kendimize yakıştırdığımız bu unvana yakışmayan tavırlar sergiliyoruz maalesef.

Tembelliğimiz bir tarafa, kadın cinayetleri ve sıklıkla duyduğumuz şiddet olayları gibi.

''Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.'' diye her sabah ettiği yeminle büyüyen bizlere ne oldu da 8 yaşında okula gitmesi gereken bir yavrucağı, ders zili çaldığı sıralarda, okuluna göndermek yerine kara toprağa veriyoruz.

Narin, vakası;

Bu ülkede katledilen ne ilk çocuktur.

Korkarım ki, son vaka da olmayacak.

Düzeliriz inşallah.

''Necip bir millet olma'' iddiamız, sözde kalmaz.

Özde de 'Necip bir millet' oluruz diye ümit ederken, bunun olmasını diliyorum.