limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Türkiye'nin Babası
Yazarlar // 18 Haziran 2015 Perşembe 00:00

Ragıp GÖKER

Yaklaşık 9 yıl önce kaybettiğimiz Bülent Ecevit'e 'Karaoğlan' demiştik.
O'nu mahallemizin bir delikanlısı, evimizin bir Abi'si gibi sevmiştik.
Ama Süleyman Demirel'e, yaşlısı da genci de 'Baba' dedi.
O, bir baba gibi sevildi .
Bu yazıyı, dün bir tarafta doktor arkadaşım Can Aydın'ın hünerli ellerine teslim ettiğim
babamın, ameliyattan sağ ve salim çıkmasını beklerken ve dua ederken, bir taraftan da
Türkiye'nin Babası için dua okurken yazıyorum.
Fena halde duygu yüklüyüm yani.
Süleyman Demirel bir devre damgasını vurmuş siyaset ve devlet adamıydı.
Bölgemizdeki mitinglerini izleyerek O'nu yakından tanıma imkanına kavuşmuş biriyim.
Kendisine hiç oy vermedim ama son derece saygı duyardım.
Bunu da kendime "Bu tezat nasıl oluyor?" diye de sık sık sorardım.
Herkesi hayrete düşüren muhteşem bir hafızası vardı Rahmetli'nin.
Türkiye topraklarında nerede ne ekilir ve bu ekili topraklarda ne kadar ürün yetişir, bütün
bunları bilirdi.
O'nun kendisine bağlı her şehirde ve kasabada adamları vardı ama O, ülkedeki bütün
muhtarları ismiyle hitap edecek kadar bilir ve tanırdı.
Kendisiyle bir kez konuşmuş gazetecilerle bile yıllar sonra karşılaşmış olsa da onlara
ismiyle hitap ederdi.
Bütün bu özelliklerini hayranlıkla izlerdim.
Bu ülkeye büyük hizmetleri olmuş bir siyasetçiydi.
Benim arkadaşlarım sokaklarda "Morrison Süleyman" diye slogan atıp onu protesto
ederken O, Sovyetler Birliği ile işbirliği yaparak Seydişehir Aliminyum teisislerini bu
ilkeye kazandırıyordu.
Onu yaptığı içinde ertesi seçimi kaybediyordu.
Bu üstelik bir kere de olmadı.
Yine sokaklarda ve meydanlarda protesto edilirken O, İskenderun Demir Çelik'i de
Rus'lara yaptırıyordu.
Ve bir sonraki seçimi yine kaybediyordu.
Samsun halkı da onu çok sevmişti.
Faşist cuntacıların siyaset yasağı halk tarafından kaldırıldığında ilk mitingini Bafra'da
yapmıştı.
Mahşeri bir kalabalığın karşıladığı meydanda konuşmasına "Nerede kalmıştık" diye
başlamıştı.
Kaldığı yerden başladığı o siyasi yolculuğu onu yeniden Başbakan, daha sonra da
Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı yapmış ve o görevinin ardından da aktif siyasi yaşamını
noktalamıştı.
Yavuz Donat O'nun hayatını yazdığı kitabına 'Cumhuriyetin Kara Kutususu' adını
vermişti.
Biri muhtıra, biri askeri darbe olmak üzere defalarca kaybettiği koltuğunu müthiş
mücadele azmiyle defalarca geri almış bir siyasetçiydi.
Darbelerle kendisini koltuğundan indirmiş cuntacılara bile bir kere olsun kötü bir söz
söylediğini işitmedim.
Demokrasiye inanmış ve onu bütün benliği ile özümsemiş bir liderdi.
Vefatıyla bir devir son bulmuştur.
Baba'sını yitiren Türkiye bir kez daha öksüz kalmıştır.
Ülkemin başı sağolsun.