İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok “gündemlerinde kafelerin önüyle ilgili bir konu olmadığını” dile getirdi.
Bir süre önce, Süleymaniye Geçidi ile ilgili konu Samsun gündemine taşındığında bir hayli gürültü çıkarılmıştı.
Verilen tarihe göre Ramazan Bayramının hemen sonrasında, bölgedeki kafelerin önlerinde bulunan masa ve sandalyeler kaldırılacak yol da araç trafiğine açılacaktı.
Bu gerçekleştirilmedi.
Belki birileri devreye girdi, kim girdiyse de iyi yaptı.
Çünkü orada bir dolu insan ekmek yiyor.
Bu insanların birçoğu ekmeklerinden olacaktı.
Erdoğan Tok “Gündemimizde yok” deyince Vallahi o insanlar adına rahatladım.
Gelelim İlkadım Belediye Başkanı’nın sözünü tutup tutmayacağına.
Uzun senelerden beri tanırım.
Verdiği sözü tutar.
Oradaki işletmeciler de işletmelerde çalışanlar da gönül rahatlığı içinde işlerini sürdürebilirler.
Ancakkkkk…
Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz ne der, ne yapar bilinmez.
Sen misin diye çıkar ortaya ve yıkıp geçerse bilemem.
Göreve geldiği dünden beri böyle yapıyor, bir dünya kuruyor ve kendi dünyasında yaşayıp insanları da öyle yaşamaya zorluyor gibi geliyor bana.
Tıpta bunun adına ne deniliyor?
Var mı cevap verebilecek olan…
ZORLA YARDIM YAPTIRILAMAZ
Önceki Cuma günü Yakakent Yalı Camiinde kürsüdeki imam İlçe Kaymakamlığından gelen bir yazıyı okudu.
Yazıda falanca mahalledeki cami yapımı için yardım yapılması isteniyordu cemaatten.
İmam yazının ilgi numarasını da okudu cemaate.
Yani resmen, resmi bir yazı yazılmıştı.
Kaymakam Bey cami yapımı için devlet gücünü mü kullanmak istemişti acaba?
Kimse kendisine anlatmamış mı yardımın devlet gücüyle değil de gönül rızasıyla yapılacağını.
Gönül rızasıyla yapılanan sevap olduğunu öğretmemişler mi Kaymakam Bey’e?
Kaymakam Bey ilçede Devlet’i temsil ediyor.
Devletin de vatandaşına “Yarımını şuraya yap” demeye ve yönlendirmeye hakkı yoktur.
Kaymakam’ın öncelikli işi camiye yardım toplamak değil o köylerde yaşayan insanların sosyal seviyelerinin yükselmesi için önlemler almak, insanların gelir düzeylerini artırıcı projeler ürettirip uygulamaya koydurmaktır.
Bey’e, birilerinin, cami işlerinin Diyanet’i ilgilendirdiğini, durumdan vazife çıkarmasının öncelikli görevleri arasında bulunmadığını, hele de yardımı resmiyete dökesinin yarım “yardım yapmazsanız” diye başlayacak yeni yazılara satır başı oluşturacağını hatırlatması gerekir sanırım.
AZRAİL’İN CAN ALMASI NASIL OLUR
Bir imam efendi varmış, namazını tadil-i erkana uyarak kılmaya çok dikkat edermiş, cemaati hayranmış imam efendiye.
İmam efendi, bir gün cemaate öğle namazı kıldırırken, öğlenin sünnetinde sağına selam verirken, aksakallı bir ihtiyar görür.
Sola selam verir, hemen sağına döner, bakar ki ihtiyar yok.
Farza geçer, farz namazda da aynısı olur.
İmam efendi, şaşkındır.
Son sünnete durur, tam sağa selam verecek, ihtiyar yine orada.
Sola selam vermeden, sorar:
Amca sen kimsin, necisin..?
Namazda sağa selam verirken varsın, sola selam verip, geri baktığımda yoksun..?
İhtiyar adam:
Eğer beni merak ediyorsan, peşine cemaatini de al bir karanlık sokak var, orayı geç.
Orada korkunç mu korkunç bir sokak var, orayı da geç.
Ondan sonra, yeşil bir kapı çıkacak önüne.
O kapının üzerinde '' LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH '' yazıyor.
O kapıdan gir beni orada bulacaksın, kim olduğumu ancak o zaman söylerim.
İmam efendi, hemen cemaate dönüp:
Benim başımdan böyle böyle bir iş geçti, hadi benle geliyor musunuz..?
Cemaat, çok sevdikleri imamlarını yalnız bırakmaz.
Önce, karanlık sokaktan geçerler.
Korkunç sokağa gelince, imam efendi arkasına bir bakar ki, cemaatten kimse kalmamış.
Sokak o kadar korkunçmuş ki, hepsi kaçmışlar.
İmam efendi, o sokaktan geçmiş ve yeşil kapıyı görmüş, kapının güzelliği gözlerini kamaştırmış.
Üzerinde ''LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULALLAH'' yazıyormuş.
Hemen içeri girmiş, içerisi o kadar güzelmiş ki, imam efendi büyülenmiş.
İhtiyar adam, orada bir koltukta imamı bekliyormuş.
İmam efendi, hemen sormuş:
Dediklerini yaptım, dediğin sokaklardan geçtim, fakat cemaatim korkunç sokağa gelince, beni bırakıp kaçtılar.
Şimdi bana söyle bakalım, sen kimsin..?
Yaşlı adam gülümseyerek, imam efendiye:
Ben Azrail'im (a.s) ve sen öğlenin sünnetinde, sağa ilk selam verdiğinde beni gördün ya, işte o zaman tereyağından kıl çeker gibi ruhunu, bedeninden aldım, ama sen bunu anlayamadın bile.
Karanlık sokak var ya, orası senin tabutun.
Cemaat seni omuzlayıp getirdi, sonra o korkunç sokağa yani kabrine koydular.
İmanın o kadar kuvvetli ki, hakkıyla kıldığın namazlar ve yaptığın görevin, seni oradan hiç korkmadan geçirdi…
GÜNÜN SÖZÜ
Yükseklere çıkmaktan sakın; çünkü insanın düşmeyeceği hiçbir yüksek yer yoktur. Cervantes