Türkiye’de emekçiler, grevli toplu sözleşme hakkını, Rahmetli Bülent Ecevit’in Çalışma Bakanı olduğu 1961 yılında kazandı.
Emek en yüce değerdir.
Alın terine paha biçilemez.
İnsanca hakça bir düzende yaşamak herkesin hakkıdır.
Başta can ve mal güvenliği olmak üzere, eğitim ve sağlık hizmetlerini yapmak gibi asli görevleri vardır devletin.
Çalışanların emeğini değerlendirmek ve karşılığını almalarını sağlamak da devletin görevleri arasındadır.
Nüfusumuza orantılı olarak çalışan sayısı da artıyor.
Buna karşın, sendikalı işçi sayısı ise azalıyor.
12 Eylül’ün Faşist Cuntacıları, sendikaları öcü gibi gösterdiler.
Önce özel sektörde sendikasızlaştırma başladı.
Sonra bu modaya kamu yöneticileri de uydu.
‘Hizmet alımı’ diye bir uygulama icat edildi.
Bunu da bizim ‘Modern Kölelik’ olarak adlandırdığımız ‘taşeron’ işçiler eliyle yaptılar.
Şaşırtıcı olan da, kamudaki taşeron işçi sayısının 12 Eylül’den şikayet edenlerin iktidarında artmasıdır.
7 Haziran seçimleri öncesi CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Taşeron sistemini kaldıracağım" demesi, seçmen üzerinde etkili olunca, AK Parti buna kayıtsızız kalamadı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, bir süre öncen taşerona son verileceğini açıklaması ülke genelinde büyük bir heyecan dalgası oluşturdu ama önce Çalışma Bakanının, sonra da Maliye Bakanının uygulamanın nasıl olacağına dair açıklamaları, kadro bekleyen taşeron işçileri hayal kırıklığına uğrattı.
Taşeron söz konusu olunca, Gazi Devlet Hastanesinin bahçesinde kurdukları çadırda, o efsanevi direnişe imza atan Yüksel Aslan akla geliyor.
‘’Gözünüz aydın olsun, taşeronluk son buluyormuş’’ diyerek aradım Yüksel Aslan’ı.
Ama ben bir söyledim, Yüksel Aslan’dan bin işittim.
‘’Nerede o günler, taşeronu aratacak daha beter bir uygulama geliyor’’ deyince, Türk-İş Temsilcisi Nakif Yılmaz’ı aradım bu defa.
Hükümetin ‘’Taşeronu kaldırıyoruz’’ diyerek büyük bir şaşırtmacanın içinde olduğunu söylüyor Türk-İş Temsilcisi.
Nakif Yılmaz da, Yüksel Aslan gibi benzer kaygıları taşıyor.
Sahiden de, taşerona son verileceği söylenirken, kadrodan hiç söz edilmiyor.
Sınava da tabi tutulacak işçilerle üç yıl süreli özel sözleşme yapılacakmış, işe alınacaklarsa bile 'özel sözleşmeli personel' statüsüne göre alınacaklar.
İşçilerden ayrıca, geriye dönük alacaklarını da talep etmemeleri istenecekmiş.
Bu da can sıkıcı bir durum olarak görülüyor.
‘’Hizmet alımı nasıl yapılacak?’’ diye sorduğumda, bunun için kamuda ihale birimi kurulacağını söyleyen Yüksel Aslan, "Üç yılın sonunda işçilerin görevlerine devam edip etmeyeceklerine de, performans verilerine göre karar verilecek" diyor.
Her iki sendikacının söylediklerinden anladığım şudur:
Taşeron işçilerine, halen kamuda uygulanan personel rejimine göre kadro verilmeyecek.
Hükümet ve sendikalar, bugün veya yarın bir araya gelecekler ve bu konuyu görüşüp, tartışacaklar.
Hükümet, ortaya koyduğu bu durumu uygulamakta kararlı görünüyor.
İşçilerin tutumunu merak ediyorsanız söyleyeyim.
Son yıllardaki tutumları nasıl olmuşsa, yine öyle olacaktır.
Onların hakkını korumak da, üç beş sendikacıyla, konuyu gündeme taşıyacak olan bazı gazetecilere kalacak gibi görünüyor.