Samsunspor’da garip işler oluyor. Çeşitli değişikliklerden sonra performansta da değişiklik hissediliyor. Futbolcu takviyeleri, hoca değişikliği de iyi sonuçlar alınmasına yetmedi. Şimdi devre arasında takımın futbolcu olarak destekleneceği konuşuluyor. Yine futbolcu alınmasından bahsediliyor.
Önemli olan yeni futbolcularla takımı desteklemek m yoksa eldeki futbolcularla birebir görüşmeler yapıp morallerini yüksek tutmak mı?
Buz dönemindeki sahaya yansıyan aksaklıklar yine var. Gecen sezondan beri islenen bazı futbolcuların takım oyunu yerine bireyselliği ön plana almak düşüncesidir de bu yapılabiliyor mu, büyük ölçüde hayır.
Son Rize maçından sonra Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, “Oyuncularımız turu geçmek için ellerinden gelen üst düzey mücadeleyi ortaya koydular. 10 kişiyle rakip üzerinde müthiş bir baskı kurduk. Sonuç itibariyle elendik. Ben oyuncularımıza ve taraftarımıza teşekkür ediyorum” dedi.
Sağlam, sonuca neden gidilemediğini düşündü mü hiç. Eğer sonucu bireyselliğe dökerseniz, topu gezdirme yerine futbolcuların bireysel üstünlüklerini ön plana çıkarmalarına izin verirseniz sonuç alamazsınız.
Samsunspor takımı rakibin üzerine giderken oyunu yönlendirecek İlyas, daha önceki karşılaşmalarda olduğu gibi yine kendi çevresinde bazen iki bazen de üç kez dönünce rakibin savunmasını sağlamlaştırdığını göremedi mi teknik kadro.
Öyle bir anlayışla bu takımı takviyelerle de düzlüğe çıkarmak mümkün olmayacaktır.
Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır. Bizim Temel öğrenmenin yolunu bakın nasıl anlatmış:
Temel'le oğlu Trabzon’dan İstanbul'a gezmeye gelmişler. Gezerken oğlu Topkapı Sarayı'nı görmüş ve "Baba bunu kim yaptı?" demiş.
Temel oğluna "Bilmiyorum" demiş.
Kısa zaman sonra kız kulesini görmüş ve "Baba bunu kim yaptı?" demiş. Temel yine sabırla bilmiyorum demiş. Oğlu en son Dolmabahçe Sarayı'nı göstererek "Baba bunu kim yaptı?" diye sormuş. Temel bilmiyorum demiş.
Oğlu; "Baba seni sorularımla sıkmıyorum değil mi?" demiş. Temel ise oğluna gülerek cevap vermiş; "Yok evladım, sorasın ki öğrenesin..."
GÜNÜN SÖZÜ
Parayla satın alınabilecek kadar değersiz şeylerin peşinde koşmaya vaktim yok.