Günlerden Cuma'ydı ve takvim yaprakları 20 Ocak 1989'u gösteriyordu.
Gözbebeğimiz.
Gururumuz.
Kazandıkça neşemize neşe kattığımız.
Kaybettiğinde ise hüzünlere boğulduğumuz Samsunspor’umuz, yeni bir zafere imza atmak umuduyla Malatya deplasmanına çıkıyordu.
Hava kurşun gibi ağırdı.
32 yıl önce o gün, bir taraftan lapa lapa kar yağıyordu ama şehrin üzerini saran karabulutlar, şehre verilecek kara haberin öncüsü gibiydi.
Güneş Gazetesinde çalışıyordum o yıllar.
Çalışma arkadaşlarım olan Necmi Hatipoğlu, Adil Küçük ve Alev Altınkaynak'la, kimin hangi haberi takip edeceğine dair günün çalışma planını yapıyorduk.
Bir taraftan da yurda kaçak yollarla sokulan Bulgaristan menşeili radyo alıcısının fm bandı üzerinden polis telsizinin anonslarını dinliyorduk.
Derken, saat dokuz dolaylarında hepimizi korkutan o anons duyuldu.
Samsunspor kafilesini taşıyan otobüs, Havza çıkışında karşı yönden gelen bir kamyona çapmıştı.
Havza'da olup bitenleri Rahmetli Abdullah Uyaraoğlu duyururdu.
Kaza ile ilgili ilk bilgileri de o vermişti.
Durum kötüydü.
''Kaza mahalli mahşer yeri gibi'' demişti Rahmetli.
Kaza yerine bir ekip ulaştırmak için de bir araç arıyorken, aralarında Emin Kar'ın da bulunduğu bazı yaralıların Samsun Devlet Hastanesine gelmekte olduğunu haber aldık.
Kaza yerinden ilk fotoğraf Rahmetli Abdullah Uyaroğlu'ndan gelirken, Necmi Hatipoğlu da Samsun Devlet Hastanesinden fotoğraflar getirmişti.
İlk gelen fotoğraflar, kazanın dehşetini anlatıyordu.
Teknik direktörümüz Nuri Asan, futbolcularımızdan Muzaffer Badalıoğlu, Mete Adanır ve otobüs şoförümüz Hasım Özkan, kaza yerinde hayatlarını kaybetmiş, Samsun Devlet Hastanesinde uzun süre tedavi gördükten sonra eşi tarafından memleketine götürülmek istenen Tomiç de, yolda hayatını kaybetmişti.
Çok sayıda futbolcumuz da yaralanmıştı.
Kaptanımız Emin Kar, kazanın izlerini ömrü boyunca yaşamaya mahkum olmuştu.
Kasım Çıkla dalağını kaybederken, Yüksel Öğüten bir dizi ameliyatı geçirmek zorunda kalacaktı.
20 Ocak 1989'daki Malatya deplasmanına giderken takımımızın lig'deki durumu iç açıcı da değildi aslında.
Bir yıl önce, Türkiye Kupasında Sakaryaspor'la final oynayan takımımız Lig'in dibine demir atmıştı.
Kaza günüydü sanırım, Güneş Gazetesindeki, ''geçen sene lider, bu sene gider'' başlıklı haberi hiç unutmuyorum.
Ama o takım Samsunspor'du.
Rahmetli Mete Adanır'ın golüyle Galatasaray'ı devirmiş olan takımımız, Malatya deplasmanından gelecek zaferle birlikte yeninden yükselişe geçecekti.
Hepimiz bunun olacağına inanmıştık.
Dünyanın sonu da değildi zaten Lig'den düşmek.
Ki;
Daha önce de defalarca düşmüştük ama her defasında tekrar ait olduğumuz yere gelmeyi bilmiştik.
Tıpkı şimdi olacağı gibi.
''Bekle bizi Süper Lig'' dememizin nedeni de budur zaten.
Kırmızı- Beyaz'ın yanına, Siyah'ı koyduk ama göğsünde Atatürk armalı formayı sonsuza dek taşıyacak olan bu takıma Süper Lig çok yakışacak sahiden.
Bu arada 32 yıl gecikmiş olsa da, 20 Ocak Anıtı'nın açılacak olması da, kaza gününün derin sızısını daima yüreğinde taşıyan kuşağın fertleri olan bizler için de bir teselli vesilesidir.
Başta bu anıtın yapılmasını sağlayanlara ve yapımında emeği geçenlere teşekkürlerimizle..