İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adaylarından Ekrem İmamoğlu'nun Erzurum mitinginde taşlanması, seçimlere giderken kullanılan siyaset dilinin değişmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı bize.
Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu terör örgütüyle işbirliği içinde göstermenin yanı sıra, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu daha öneki hafta, "15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi, halkın sokağa dökülmesi karşısında başarısız oldu. 15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir'' şeklinde konuşmuştu.
Ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Binali Yıldırım, muhalifleri işgalci olarak nitelemesi gibi açıklamalar oldu biliyorsunuz.
Muhalefet de boş durmadı haliyle.
Onlarda, iktidarın geçmişteki çözüm süreci ve İstanbul seçimi sırasında Öcalan mektubu ve Osman Öcalan'ın TRT'ye çıkarılması gibi uygulamaları üzerinden iktidar mensuplarına laf yetiştirdiler.
Bütün bunlar siyasi ortamı germeye yetti elbette.
Ve en sonunda mitinge katılanların taşlanması gibi durumlarla karşılaştık.
Siyasi yarış, rekabeti doğurur elbette.
Rekabetin sert söylemlerle yapılmasını da anlarım.
Ve fakat.
Siyasi rekabeti şiddet eylemlerine dönüştürecek söylemleri anlayamam.
Savaş yapmıyoruz.
Seçim yapacağız.
Halk, iktidarın uygulamalarını beğenmiyorsa ve değişmesini istiyorsa ''Buraya kadar'' diyecekler ona göre oy verecekler.
İktidarın değişmesini istemeyenler ise ''Devam'' diyecekler haliyle.
Adına ''Demokrasi'' dediğimiz olgu da budur zaten.
İktidar değişirse, yerine gelenlerin ülkeye katkı verip veremediğini göreceğiz ve bir sonraki seçimde sandığa giderken de oyumuzu da ona göre şekillendireceğiz.
Bundan daha doğal ne olabilir.
AK Parti seçimi kaybedecekse, seçim kaybeden ilk parti olmayacak.
Daha önce de çok sayıda parti kuruldu ve seçimler yapıldı.
CHP, Cumhuriyetle yaşıt bir parti!
Yüz yıllık çınar yani.
Buna karşın, ülkenin kaderine uzun yıllar hükmetmiş AP nerede şimdi.
DYP ve Anap’ta öyle.
Hatta DSP vardı bir zamanlar.
Her üç partinin devamı olduğunu iddia eden partiler var ama 'Tabela partisi' olmaktan öte ne gibi özellikleri kaldı bu partilerin.
Rekabet olacak elbette ama kavga ve gürültü olmasın.
Rekabetin şiddete dönüşmesi nedir Allah aşkına.
"Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?". denildiği gibi yaşananlardan ibrette almıyoruz.
Bu ülkenin kurucularından İsmet İnönü, soyadını aldığı İnönü ilçesini topraklarında bulunduran Eskişehir'de konuşturulmamıştı.
''Kıbrıs Fatihi'' unvanlı Bülent Ecevit'e İzmir'de suikast girişiminde bulunulmuştu.
Erzurum da İmamoğlu taş yağmuruna tutuldu.
Bütün bunların sebebi kullanılan dildir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı "Erzurum'un hassasiyetleri var, Van'daki işaretlerden sonra tepki göstereceğini var saymak gerekiyordu" demiş.
Ne demek şimdi bu!
Erzurum'un hassasiyetleri var da Samsun'un yok mu mesela.
Demem o ki;
Bu seçim, önemli bir seçim elbette ama son seçimimiz olmayacaktır.
Bu nedenle ağzımızdan çıkan sözleri kulağımız duymalı.
Biraz rakibe saygı!
Biraz hassasiyet!
Çok mu zor?