''2021 yılını 9.3 milyar TL satış hasılatıyla kapatan Ulusoy Un, 2021 yılında gerçekleştirdiği 75 milyon 780 bin dolarlık ihracatla TİM tarafından Türkiye’nin en büyük 323. ihracatçı firması olmuştu. Haziran ayında Samsun Organize Sanayi Bölgesi’nde hayata geçirilen 50. Yıl Üretim Tesisi’nin 4. ünitesinin de devreye girmesiyle toplamda 2 bin 485 ton/gün kapasiteye ulaşan Ulusoy Un, bu kez Türkiye’nin en büyük 500 firmasının belirlendiği Fortune 500 listesinde 71. sırada yer aldı.''
Yukarıdaki paragraf, H.HALK gazetesinin dün yayınlanan bir haberden alınmıştır.
Ulusoy Un, günümüzde Ulusoy ailesinin ikinci kuşağından Günhan Ulusoy tarafından yönetiliyor ama Fahrettin Ulusoy'un şirketini büyütme çabasına son 30 yılda tanıklık edenlerdendim.
Şu sıralar kendisine yürüme zorluğu yaşatan hastalığıyla boğuşuyor olsa da Fahrettin Ağbey, buğday pazarında yıllar önce zahire dükkanını açarken yaşadığı heyecanından hiç bir şey kaybetmemiş gibi.
Günümüzde de Alaçam caddesindeki yönetim ofisinin bulunduğu binanın dördüncü katındaki odasında yerini almaya gayret gösteriyor.
Özdemir Erol'la tavla maçları yapamasa da artık, konuklarını kabul edip merak edenlere tecrübelerini aktarmayı sürdürüyor hala.
Hırslı biri olarak tanıdım ben Fahrettin Ulusoy'u.
Ve fakat.
Birçok hırslı insanın düştüğü yanlışa düşmedi.
Hırsının, aklının önüne geçmesine izin vermedi hiç bir vakit.
İş yaşamına ticaretle başladı ama Samsun'daki iş insanlarının çoğu gibi, ticaretin neden olduğu sıcak para tembelliğine de yenilmedi.
Bildiği en iyi işi yani un satmayı sanayiye dönüştürdü.
Buğday pazarında eşinin bileziklerini bozdurarak açtığı zahire dükkanından bu ülkenin en büyük un sanayicilerinden birine dönüştürme öyküsünün temelinde disiplin anlayışı hakimdir.
Sanayi yatırımı, üretime geçtikten sonra iş insanına iyi para kazandırır belki ama yatırım aşaması her zaman sıkıntılıdır.
Ticarette olduğu gibi gün içinde sattıklarından elde edilen parayı akşamüstü bankadaki hesabına yatıramazsın.
Sanayici önce yatırım yapar, ürettiklerini daha sonra satar ancak.
En son Söke Un'u bünyesine katan Ulusoy un, bildiğim kadarıyla yedi lokasyonda yaptığı üretimle 5 kıtada 92 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Ulusoy Un'un bu noktaya kolay gelmediğini biliyorum.
Daha önce de yazdım ama başarının tesadüfi olmadığını anlatabilmek için bir anekdotu burada tekrar etmek isterim.
Dünya gazetesinde çalıştığım yıllarda, gazetenin İSO'nün ikinci 500 firmalarıyla ilgili haberlerin yer aldığı bir yayını kendisine getirdiğimde Fahrettin Ulusoy, ''Bir gün bizde ilk 500 arasında olacağız'' demişti.
İki yıl sürmedi o iddiası.
Ulusoy un, İSO'nun ilk 500 listesinin daimi gediklisi oldu.
Yetmedi.
TİM'in en çok ihracat yapan yıldızlarından biri olmayı da başardı.
Son olarak da Fortune 500 listesinde de Türkiye'nin 71. büyük şirketinden biri olduğu anlaşıldı.
Başarı bazen tesadüflerle de gelir elbette.
Ve fakat.
Kıymetli olan başarının sürdürülebilir olmasıdır.
Ulusoy Un'un başarısındaki süreklilik hali örnek alınası bir durum olmuştur elbette.
Firma olarak ülkemizde Ulusoy Un'un adını bilmeyenlerin sayısı sanırım çok azdır ama ürün bazında da Ulusoy Un'un tanınırlığı da yakındır.
Markalaşamama durumu sadece Ulusoy Un'un sorunu gibi de anlaşılmasın sakın.
Marka yaratamama konusu Samsun temel sorunudur aslında.
Bunu da aşacağız elbette.