Maç başladığında iki takım arasındaki güç dengesi kendini belli ediyordu.
Kahramanmaraş takımın bu ligde bize rakip olamayacağı ayan beyan ortadaydı.
Maçın ilk yarısını değerlendirecek olursak, iki takım arasında sıklet farkı vardı yani…
İlk yarıda oyunun forse eden taraf bizim takımdı…
Golü de bulduk, hatta farkı açabilecek pozisyonları da oluşturduk…
Musa Aydın altı pas içinde ayağına gelen o topa gol yapmak niyetiyle vurmuş olsaydı, maç 2-0’a gelecek ve Maraş’ın gardı da düşmüş olacaktı.
Maçın devre arasında soyunma odasına giden bizim takım tatil moduna erken girmiş gibiydi.
Birisi bizim takımı efsunladı mı ne?
İkinci yarı başladığında maçı daha çok isteyen tarafın Kahramanmaraş takımı olduğunu gördük, üst üste kalemizde pozisyon yerken etkili bir atak geliştiremedik.
Oysa iki hafta üst üste kazanan takım ile dün Maraş’ta sahaya çıkan takım arasında pek bir fark yoktu aslında. Tek fark Arif Şahin’di o da pek bir şey yapamadı.
Arif Şahin ayağındaki topları tutamadığı gibi bütün topları da rakibe veriyordu.
Bu oyuncu oyunda kaldığı süre boyunca ayakta durmakta bile zorlandı. Oysa Arif Şahin’in oyundaki varlığı, yani esbabı mücibesi “Top tutsun” diyedir. Ayakta bile durmakta zorlanıyorsa bu takımda ne işi var?
Bunu kendisine sorsun!
Erdem Şen’in dün eksikliğini bizim takım bence şiddetle hissetti. Erdem Şen yokken adeta saha bir kişi eksik gibiyiz.
Bu maçı değerlendirecek olursak, ben kaybettiğimiz iki puana mı üzülmeliyim yoksa maçın ikinci yarısı itibarıyla sahada terlerini son damlasına kadar döken Maraşlı oyuncuların emeğine mi üzülmeliyim bilemedim.
Şunu söylemek istiyorum; Bizim oyuncular bu maçı kazanmak istemediler, bir puan ne bize ne de Maraş’a yaradı.
Bu takımın bir taraftarı olmasam, “Yazık oldu Maraş” bile diyeceğim...