istanbul sex shop casino siteleri istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama baker depolama
Seyir Terasının Vebali Kimin Sırtında
Yazarlar // 30 Ekim 2021 Cumartesi 11:09

Ragıp GÖKER

Yener Cabbar da, Cemil Ciğerim de Atakum Belediyesinin borçları nedeniyle haczedilen Seyir Terası'nın araç mezat satışına dair durumu yazmışlar.

Bugün kurulmak istense en az 15 milyon liralık harcama gerektiren yapı, ismi henüz açıklanmayan İstanbullu bir iş insanına sadece 3 milyon 900 bin liraya, yani bir başka deyişle yok pahasına satılmış.

Yazık.

''Yazık'' dedim de.

Böyle söylemek yeter mi?

''Yazık'' diyerek vicdanlarımızı temizleyebilir miyiz?

Zira Seyir Terası'nın üzerine kurulduğu arazinin günümüzdeki satış bedelinin 7 milyon 850 bin lira olduğu iddia ediliyor.

Ki;

Hal böyle iken, başka talip olmadığı için Samsun İcra Dairesindeki satışta görevlinin ''Var mı artıran?'' şeklindeki sorusuna, ihaleye tek başına katılan ve taliplinin sadece 10 bin liralık artış önerisinden başka bir cevap gelmeyince, satış gerçekleşmiş.

''Yazık olmuş'' dememizin nedeni de budur.

Bir zarar var ortada.

Ve bu zarar, kamu zararıdır.

Kamu zararının oluştuğu durumlarda bazı ihalelerin iptal edildiğini biliyoruz ama. hukukçular bu satışta muvazaalı bir durumun oluşmadığını ve bu nedenle ihalenin iptalini gereken durumların da oluşmayacağını iddia ediyorlar.

Çünkü bir ihalenin iptali ancak şu şartlarda mümkün oluyor:

İhaleye fesat karıştırılmış olması,

Arttırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması, şeklinde sıralanabilir

Bunların yanı sıra, kanun koyucu, idarelere mevzuat çerçevesinde belirli yetkiler verirken veya belirli sınırlar koyarken, bazı konularda da seçim serbestisi vermiş.

Bu serbesti “Takdir yetkisi” olarak adlandırılıyor.

Kamu ihale hukukunda da kanun koyucu idarelere bazı konularda seçim serbestisi tanımış.

İhale hukukundaki takdir yetkisi ihalenin iptalidir. İdarelere verilen ihalenin iptal edilmesi takdir yetkisi sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış bulunuyor.

Ayrıca 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihalenin birçok aşamasında iptal edilmesi mümkündür.

Genel olarak kanun’un “İhale Saatinden Önce İhalenin İptal Edilmesi” başlıklı 16’ncı maddesine göre ve “Bütün Tekliflerin Reddedilmesi ve İhalenin İptali” başlıklı 39’uncu maddesine göre ve ayrıca, “İhalenin Karara Bağlanması ve Onaylanması” başlıklı 40’ıncı maddesine göre, İhalelerin iptal edilmesi mümkündür. Ancak 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “Bütün Tekliflerin Reddedilmesi ve İhalenin İptali” başlıklı 39’uncu maddesi kapsamında ihalelerin iptal nedenleri Kamu İhale Kurulunun ve yargının vermiş olduğu kararlar çerçevesinde değerlendiriliyor.

Satış öncesi bu durumun tespit edilip, tekliflerin ret edilmesi istendi mi bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum.

Satışın sonunda bir kamu zararı oluşmuş.

Buna rağmen ihale yapılmış ve satış gerçekleşmiş.

İhaleyi kazanan kişinin yanı sıra, ilgililer dahil olmak üzere hiç kimse kusura bakmasın bu satış için ''Hayırlı olsun'' diyemeyeceğim.

Konuya ''Bir oldubitti ile karşı karşıyayız'' gibi bir iddiayla yaklaşmak istemiyorum ama oluşturduğu durumu dilimiz söylemese de, bilinçaltımız söylüyor maalesef.

Ayrıca şunu da merak ediyor ve soruyorum.

Bu durumun müsebbibi kim?

Ki;

Bu satışın Atakum Belediyesinin borçları nedeniyle yapıldığını biliyoruz.

Borçlar nedeniyle Atakum Belediyesinin varlıkları icra yoluyla araç mezat satılıyor ki, satılan ilk yer de Seyir Terası değildi.

Daha önce de bazı varlıkları icra yoluyla satılmıştı.

Belediyeler borçlanıyor.

Bunu biliyoruz ve anlıyoruz.

Ve fakat.

Her şeyin olduğu gibi borçlanmanın da bir sınırı olmalı diye düşünüyorum.

Atalar sözünde ''Ayağını yorganına göre uzat'' denildiği gibi herkesle birlikte belediye başkanları da borçlanırken bu ilkeyi düşünmek zorundadır.

Bugüne gelindiğinde ''Hadi aynısını yapalım'' desek 15 milyon lira harcamamız gerekecek bir yapının 3 milyon 900 bin lira gibi yok pahasına satılma durumu için ‘’Bunun vebali kimin sırtında?’’ diye sorma hakkımız var diye düşünüyorum.