Cumhur İttifakı, MHP'nin desteğiyle devam ediyor ancak, Millet İttifakı, Meral Akşener'in ''Tak sepeti koluna, herkes yoluna'' dercesine bir tepkiyle 28 Mayıs sonrası dağıtmıştı.
Bu duruma üzülenler de oldu.
''Siyasetin gereğidir ve olması gereken budur'' diyenler de oldu.
Bu duruma üzülenler, tabanda birlikteliğin, yani ittifakın sürebileceğine hala inanıyorlar.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tabandaki bu birlikteliğin süreceğine inanan siyasetçilerden.
Ki;
''Türkiye İttifakı'' diyorlar bu duruma.
Sahi tabanda bir birliktelik oluşabilir mi?
Özel ve İmamoğlu'nun ısrarla dillendirdiği gibi Türkiye İttifakı gerçekleşebilir mi yani?
Önceki günkü haber bültenlerinde yaşlı bir kadın seçmenin seçim gezilerindeki İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e esnaf ziyaretlerinin birinde, ''Siz kardeşsiniz, kardeşliğinizi bozmayın'' demesi üzerine, Akşener'in ''Kardeşlik konusunda bir sorunumuz yok'' şeklindeki cevabı, masayı dağıtmış olsa da, tabanını zorlamayacağı şeklinde bir yoruma neden oldu aslında.
Akşener, bir taraftan aylar öncesine kadar ittifak ortağı CHP'yi ve Cumhurbaşkanı adaylığına layık gördüğü İstanbul ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarını sert bir dille eleştirirken, buna karşın CHP'den aynı sertlikte yanıt gelmemesi, tabanda bir ittifak oluşturma çabası olarak yorumlanabilir elbette.
Mümkün mü?
Elbette mümkün.
Ki;
Bu sütunlarda ben de, İYİ Parti'yi kendi adaylarıyla seçime girme konusunda eleştirmedim hiç bir vakit.
Bu konuda bir eleştirim olmuşsa bile, eleştirim eylemden çok söylemler üzerine olmuştur zaten.
Bir siyasetçi, dün ''Ak'' dediğine, bugün ''Kara'' deme çabası içine girerse, bunun zararı kendisine ve partisine olur.
Demem o ki;
Akşener ne kadar sert bir tavır sergiliyor olsa da mesela ''Kardeşlik konusunda bir sorunumuz yok'' demesi, CHP'den bazı seçim çevrelerindeki adaylarını İYİ Parti adayları lehine çekmesi durumunda Akşener'in buna duyarsız kalmayacağını düşünüyorum.
Samsun'da mesela CHP, kendi adaylarının kazanamayacağı ancak, buna karşın adayın çekilmesi durumunda İYİ Parti adayının kazanabileceği seçim çevrelerinde böyle bir adımı atabilir pekâlâ.
İlkadım'da böyle bir hareket neden olmasın.
Bir kaç il hariç, yaklaşık bir ay sonra yapılacak seçimlerin en avantajlı partisi AK Parti'dir.
Ki;
Büyükşehir dahil bazı ilçelerde çıkarılan adaylar konusunda çok rahat olmasa da Samsun seçmenindeki Erdoğan sevgisi nedeniyle AK Parti Samsun'da hala bir avantaja sahip ama kazananı sandığa atılan oylar belirleyecek.
Bir ay sonra yerel yöneticilerimizi seçeceğiz.
Genel değil yerel seçim yani.
Ve fakat.
Sonuçlarının oluşturacağı etki nedeniyle 31 Mart seçimi çok önemli bir seçim olacaktır.
Yerel seçim olması bakımından her ne kadar ''Parti önemli değil, aday önemli'' dense de, seçmelerin büyük çoğunluğunda oy kullanırken parti hassasiyeti hala ön plana çıkıyor.
Ülkemizde 21 yıllık AK Parti iktidarı var.
Türk seçmeni, AK Parti iktidarına bir uyarıda bulunacak mı, bulunmayacak mı?
Adayların projeleri ve performansları kadar seçmenin tavrı da önem kazanıyor yani.
AK Parti ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakıyla birlikte ülkemizde siyaset iki kutuplu hale geldi.
İktidar ve karşıtları var artık yani.
Ve fakat.
İYİ Parti hem iktidarı, hem de muhalefeti suçluyor.
Bu durumda şu soru önem kazanıyor:
İYİ Parti kendisini iktidar'ın yanında mı, yoksa karşısında mı konumlandırıyor?
O bakımdan 31 Mart seçimi, İYİ Parti seçmeninin oy tercihi, bir bakıma bu sorunun da yanıt gibi de olacaktır.
CHP, bazı seçim çevrelerinde adaylarını İYİ Parti lehine çekmekle belki küçük bir adım atacaktır belki ama bu adım, İYİ Parti tabanında bulacağı karşılık, CHP için 1 Nisan sabahı kucağında bulacağı bir ödül olacaktır.