limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Seçme ve Seçilme Hakkını Engelleme Girişimi Neyin Kafasıdır!
Yazarlar // 18 Kasım 2021 Perşembe 09:12

Ragıp GÖKER

Sözlüklerde ve tarihi belgelerde insanlığın demokrasiyle tanışıklığının M.Ö. 450 yılına kadar uzandığı yazılır.

Demokrasi geleneğinin de, Yunanistan'daki şehir devletlerinde köleler ve kadınlar dışında erkeklerin seçme ve seçilme hakkına sahip olmasıyla başladığı kabul edilir ama gerçek anlamda insanların demokratik haklarını 1215 yılında imzalanmış Magna Carta belgesiyle kazandıklarına inanılır.

Demokrasi nedir?

Halkın, halk tarafından yönetilmesi, egemenliğin halka ait olmasıdır.

Başka bir deyişle demokrasi, iktidarın halkın elinde olmasına vurgu yapan bir kavram olarak bilinir ancak son tahlilde demokrasi için şu tanımı yapmak en isabetli anlatım biçimi olacaktır:

''Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi.''

Demokrasinin işleyebilmesi için gerekli olan en temel uygulama ise seçme ve seçilme hakkıdır.

Magna Carta belgesinin imzalandığı İngiltere demokrasinin beşiği olarak kabul edilse de, İngiltere' de kadınlara seçme ve seçilme hakkı, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinden çok sonra tanınmıştır.

Atatürk'ün sağlığında denenmiş olsa da, çok partili demokrasiyle tanışıklığımız ise 1946'ya dayanır.

Bu bakımdan demokratik kuralları bihakkın uygulamada kimi zaman sorunlar yaşıyoruz.

Cumhurbaşkanı olmak isteyen Sadi Somucuoğlu'nun demokrasi mabedimiz TBMM'de tartaklanmasının nedeni de bu olsa gerek.

Meclis çatısı altında milletin oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin, devletin yönetimine talip olma isteği zor kullanılarak engellenmeye çalışılırsa, siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatlarında, yönetimlerin seçimle belirlendiği kurumlarda neler olur, neler.

Türk Sağlık Sen Samsun Şube Başkanı Erdoğan Çakmak'ın, şube başkanlığı için yeniden aday olma isteğinin engellenme girişimlerine dair haberleri okuduğumda bu duruma şaşırmama nedenim bundandır.

Demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından sayılan sivil toplum kuruluşlarında ''Bu devirde böyle bir şey olur mu?'' demedim yani ama ''Neden böyle yapılır?'' diye de kendime sormadım değil hani.

Soruma cevabı da Türk Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı Levent Kuruoğlu'nun yeniden aday olma isteğinin zor kullanılarak engellenme girişimi sonrasında, bu durumun, bir siyasi partinin sendikalardaki yapıyı parti örgütüne dönüştürme çabası olduğunu anladım.

Her iki sendikanın da bir siyasi partiye yakın olduğu bilinir.

Ve fakat.

Levent Kuruoğlu'nu tartaklayanların onun dünya görüşünü savunanlar olması gariptir ama Kuruoğlu tartaklanırken salonda bulunan parti il başkanının olayları izlemekle yetinmesi daha da garip bir durumdur.

Sendika gibi sivil toplum örgütlerinin siyasal partilerle organik bağı olmasa da yöneticilerinin yanı sıra, üyelerinin tamamına yakının bir siyasal partiyle gönül bağı olduğunu biliriz.

Buna şaşırmam ama siyasi partilerle ortak hareket etmesini doğru bulmam.

Siyasi partilerin amacı iktidar olmaktır.

İktidardaki parti bir anlamda işveren olacağına göre, varoluş amacı üyelerinin haklarını korumak olan sendikaların siyasal partilerle organik bağ kurması ise tamamen kendilerini inkar anlamına gelir.

Sivil toplum kuruluşları partilerin arka bahçesi değildir.

Olmamalıdır.

Buna direnenlerin sopa zoruyla yola getirme isteği ise demokratik toplumlarda asla kabul edilemez.