CHP iki büyük ilçesi İlkadım ve Atakum'da aday belirleme sürecini eline yüzüne bulaştırmışken, İYİ Parti'de de peşi sıra gelen istifa haberleriyle fırtınalı günler yaşanıyor.
Samsun muhalefeti darmadağın yani!
CHP ile başlayalım.
Dün de yazdım.
Partilerin tabanlarının hassasiyetiyle yani önseçimle aday çıkarmalarını doğru bulurum.
Seçilmiş, atanmıştan iyidir her zaman.
Ve fakat.
Ön seçim, üye yapın sağlamsa doğru sonuç verir ama 40 yılı aşkın bir süredir iktidar görmemiş bir partideki üye çeşitliliği arasında farklılıkların çok az olması bir tarafa, son seçim sonuçlarına göre oy verenlerin sadece onda birinin üye olduğu bir partide ön seçimle aday belirlemenin çoğu zaman doğru sonuç vermeyeceği de bilinmelidir.
CHP'nin 1977 seçimden bu yana yapılan hiç bir ön seçimden doğru sonuç çıkmadığı biliniyorken, bunda ısrar edilmesini de anlayamıyorum.
Bu yazının amacı CHP'nin Samsun'da yaptığı ön seçimin sonucunu eleştirmek olmadığını da söylemek ve bunun altına da kalın bir çizgi çekmek isterim.
Bu yazının amacı genel durumun bir tespitidir sadece.
Yazının kişiler üzerinden bir değerlendirme gibi anlaşılmasını istemem asla
Ve fakat.
İlkadım'daki seçmen yapısını sadece Kavaklı seçmenlerden ibaret sayan İl Başkanı Mehmet Özdağ'ın, Kavaklı seçmenlerin oyunu bölmesi amacıyla, önceki seçimde MHP'den meclis üyesi seçilmiş birini 'Sırf Kavaklı' diye aday adayı yaparak, CHP'li üyelere ''Bunu seçin'' deme gayretini eleştiririm ama.
Atakum'daki seçim sonucu için her şeye rağmen ''Eğrisi, doğrusuna denk gelmiş'' diyenler varsa ben de, buna karşın aslında İlkadım'daki ''CHP üyeleri, İl Başkanı'nın dayatmasına karşı çıkarak, tam anlamıyla eğrisini doğrusuna denk getirmişler'' derim.
CHP'de durum bu.
Ya İYİ Parti..
Orada durum CHP'den de karışık.
İYİ Parti'deki dağınık görüntü, il teşkilatından kaynaklanıyor gibi görünse de aslında bu sürecin başlangıcı 3 Mart sendromuna kadar dayanıyor aslında.
3 Mart'ta ne olmuştu hatırlayalım.
Millet İttifakı'nı oluşturan Altılı Masa'nın bileşenleri tarafından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Adayı olarak açıklanmasına karşın, ittifakın 2. büyük partisi olan İYİ Parti'nin Genel Başkanı Meral Akşener, 3 Mart 2023 günü yaptığı açıklamada ''Ne kumar masasında, ne de noter masasında oluruz'' diyerek yaptığı çıkışla, seçimi riske edilmişti.
Zira Akşener, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'tan birinin Cumhurbaşkanı Adayı olmasını istemişti.
Masa dağılma noktasındayken bulunan bir ara formülle ittifakın altı lideriyle birlikte iki belediye başkanı da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı yapılmıştı.
Akşener, seçimi riske eden o çıkışına rağmen, seçimin kaybedilme nedenini Kılıçdaroğlu'nun adaylığının dayatılmasına bağlamış ve seçimlerden hemen sonra Millet İttifakı’nın sona erdiğini duyurmuştu.
İttifakın genel seçimler için kurulduğu düşünülürse, sonlandırılması da doğal bir durum olarak görülebilir elbette ancak, Akşener'in bir yıl öncesine kadar ülkeyi yönetmesini istediği İmamoğlu ve Yavaş'ın 31 Mart'ta yapılacak seçimlerde karşılarına aday çıkaracağını söylemesi daha büyük bir çelişki gibi algılandı.
Bir grup İYİ Parti üyesinin de böyle düşündüğüne inanıyorum.
Nitekim istifalar da böyle bir durumun ispatı gibi duruyor.
Akşener’in, ittifakı dağıtma nedenini açıklamakta da zorlandığı anlaşılıyor.
Nitekim son günlerde CHP ile DEM Parti arasındaki görüşmeleri eleştirirken, söylemlerini CHP'yi terör örgütüyle ilişkilendirmeye kadar vardırdı.
Kimi İYİ Partililer de bunu yapıyor.
Akşener'in aday açıklama için Samsun'a geleceği geçen haftaki yazıma''Akşener Samsun'da ne söyleyecek'' manşetini atmıştım.
Dostum Embiya Sancak bu yazımı beni de etiketleyerek sosyal medyada paylaşırken şöyle bir yorumu da eklemiş:
''Ülkemizde ki ucube anayasanın doğurduğu seçim sistemi patron parti ve ona tabi payanda partiler sistemini doğurmuştur. Bu durum demokrasiyi yok etmek anlamına gelir. İYİ Parti, MHP gibi demokrasiye isyan edenlerin partisidir. Böyle bir parti ve anlayışa karşı koyanlar İYİ Parti’nin tabanıdır. Bu taban CHP'yi asla patron parti olarak kabul etme. Hele hele ortağı olacak parti PKK sever bir partiyle oynaşıyorsa CHP'den uzak durur. Taban bu görüştedir. Genel Başkan tabanın sözcüsüdür. İşte sayın dostum Ragıp Göker Meral Hanım Samsun'da tabanın sözcülüğünü yapacak.''
Yılların bürokratı olmasının yanı sıra, Ülkü Ocaklarının Samsun'daki kurucu başkanlardan olan dostum Embiya Sancak'ın bu yorumu için ''Çok haklı'' demek isterdim.
Ve fakat.
Kendisine DEM Parti'nin şu sıralar Başak Demirtaş'ı aday yapmayı düşündüğünü hatırlatmak isterim.
Bu nedenle Embiya Sancak’a ''Haklısın'' demek bir tarafa, 14 ve 28 Mayıs'ta kendisi Kılıçdaroğlu'na oy verirken de, Genel Başkanı Meral Akşener Cumhurbaşkanı Adayı Yardımcısı olarak Kılıçdaroğlu ile miting yaparken de, HDP'nin, o seçimlerde aday çıkarmadığını ve CHP ile birlikte İYİ Parti'ye de aslında destek verdiğini hatırlamasını isterim.
Demirel'in dediği gibi siyasette 24 saatin çok geç uzun bir süre olduğunu düşünecek olursak, siyasi konularda erken konuşmamak gerekiyor aslında.
Bu kural aslında kendisini siyasetin merkezinde gören Embiya Sancak gibi dostlarım çok iyi bilirler ama siyasette heyecana kapılmak gibi bir durumu bildiğim için bu türden erken çıkışları da anlayışla karşıladığımı belirtmek isterim.
Demem o ki;
Samsun'da siyaset darmadağın.
Seçime kadar toparlanmaları mümkün mü?
Bekleyip göreceğiz