Fetihye'yi kıskandım. Fener'i eledikleri için değil. Pendik de elemişti Fener'i.
Saraçoğlu'na "YÜCE ATATÜRK" yazılı tişörtle çıkmış olmalarınadır kıskançlığım.
Atatürk'ün şehri Samsun'un takımı düşünmeliydi ilkin böyle bir eylemi.
Her neyse, yöneticisinden teknik adamına ve futbolcusuna kadar Fethiye takımını ve onlara destek veren Fethiye şehrini kutlarım.
Komşumuz ve dostumuz Orduspor'la yaptığmız maç mı?
Bizim açımızdan tatsız ve tuzsuz du .
En azından öyle başladı ve ilk 45 dakikası, öyle de geçti.
İki ileri bir geri.
Mehter takımı gibi gidiyoruz ileriye.
Devre sonunda Musa Aydın'la yakaladığımız pozisyonu saymaz isek ilk yarı boyunca benim zihnime kazınmış bir hücum organizasyonumuz yoktu.
Nasıl gol atacağız, bilen beri gelsin.
Verdiğimiz pozisyonlarda da, yediğimiz gol de de savumamızın göbeğindeki bir dizi hatanın sonucunda rakibimiz adına bizim takımın üretimiydi.
Savunmamızın göbeğinde Cemil Adıcan iki haftadır hata yapıyor. Mersin maçında sadece o değildi savunma hatası yapan ama bu maçtaki hatası kalemize gol olarak yazıldı.
Bu kardeşim yüreğiyle oynayan bir oyuncu ama topa yapılan her hamlenin doğru hamle olmadığı anlatılmalı bu kardeşime. Misal o gol pozisyonunda kafa vuruşunda kısa düşen topa bir daha o ikinci hamleyi yapmamalıydı. Ya da yapıyorsa o topu taca atmalıydı.
İlk yarı için bunların dışında fazla söze gerek olmadığını düşünüyorum.
İkinci yarı da ilk yarı gibiydi.
En azından öyle başladı.
Üst üste kalemizde gol olabilecek pozisyon yaşandı.
Kalpar'ın ilk önce Arif Şahin ve ve Turgay Gölbaşı hamlesi Serkan Çalık Ekigho değişikliğine kadar etkisini göstermedi. Kalpar'ın Hamlesi ancak Serkan Çalık'ı oyuna almasıyla erkisini göstermeye başladı. Bu değişiklik sonrasında ancak Ordu kalesine gitmeye başladık.
Ve fakat
Etkili olabildik mi?
Bunun olduğunu söyleyemem.
60.dakikadan sonra oyunu Ordu yarı alanına yıkmış olmamıza rağmen etkili pozisyon üretemedi bizim hücumcularımız.
Ancak, Ordu takımı kontraataktan iki pozisyon buldu kalemizde ki fark Ordu lehine açılmamışsa bunu Soner'e borçludur bizim takımın oyuncuları.
Öyle anlaşılıyor ki; oyuncu yapımız bizim zirve yarışını sürdürmemiz için yeterli görünmüyor.
Rakiplerimizle yaptığımız maçları kora kor oynayamıyoruz.
Kazanmamızı tesadüflere ve rakip savunmadan gelecek hatalar sonucu üreteceğimiz gollere bağlamışız.
Sözün özü:
İyi oynamıyoruz.
İyi oynamadığımız gibi, savunmada da çok hata yapıyoruz.
Sonuç ta bu oluyor.
Boynu bükük ayrılıyoruz her seferinde sahadan.