İstanbul seçimleri geldi geçti de bir bloğu deldi de geçti. Bu geçiş bakın bana neyi hatırlattı. İstanbul seçimlerinin yenilenmesi Ramazan ayından sonraya denk geldi. Karadeniz’in yüksek köylerinden birinde yaşayan Temel ile Fadime Ramazan Bayramı sırasında oturmuşlar kahvaltı yapıyorlar. Fadime Temel’e “Ramazan bereketiyle geldi de geçti” demiş. Temel bir of çektikten sonra konuşmuş: He Fadime geldi de geçti ancak kapının arkasında asılı duran tüfeği de aldı geçti.
İstanbul’da daha önce kazanılan bir seçim aynı kişi tarafından tarihi bir farkla ikinci kez kazanıldı, Türkiye bütçesinin inat uğruna büyük bölümünün boşuna harcanmasıyla geçti seçimler. Bu seçimler yönetenlere bir konuyu da ciddi şekilde hatırlattı. Neydi bu konu?
Halkın aklıyla dalga geçilmeyeceğiydi bu geçmeye kalkanların da sonlarının hüsran olduğunun unutulmamasıydı. Seçim sonrası iktidar tarafından yapılan açıklamalar sus pus durumundaydı.
Bir devrin yani Türkiye’de dayatılmak istenen tek partili yönetimin işlemeyeceği, vatandaşın Cumhuriyet rejimine yeniden sahip çıkıldığının kanıyıydı seçimin sonuçları. Atatürk’ün fotoğraflarını kaldıranlara verilen büyük bir dersti bu sonuçlar.
Sonuçlar, Türkiye’deki tüm teşkilatlarını İstanbul’a seçim çalışmalarına taşıyan İktidar partisi ve yandaşının hezimetiydi, Krallık ve Osmanlı hayranlarının bozgunuydu bu sonuçlar.
İstanbul seçimleri bir konuyu daha gündeme getirdi adeta. Bundan sonra Cumhurbaşkanı seçimleri gelecek, Sayın Erdoğan dört yıl daha görevde olduğunu ikide bir söylemeye başladı, buna kimsenin itirazı yok ki. Seçimle gelenler seçimle giderler bunu herkes biliyor da bu dört yıl içinde Başkanlık sistemi tartışılmayacak mı? Saray’ın harcamaları gündeme gelmeyecek mi? Partili Cumhurbaşkanı’nın siyasi çalışmalarına devletin olanaklarıyla katılıp katılmayacağı gündemde tutulmayacak mı?
Partili Cumhurbaşkanlığı döneminde ilkokul mezunlarının kocaman profesörlere brifing konuşması eleştirilmeyecek mi? “Hatasız kul olmaz” diyenlerin Saray Bahçesinde ve sofralarında oturması gündemden düşecek mi? Türkiye ekonomisinin neden dibe vurduğu, ülkede işsizlerin çığ gibi arttığı Gündemdeki yerini almayacak mı?
Bir de AK Parti’nin il ve ilçelerdeki yönetim kadrolarının yenilenmesinin gündeme geleceği korkusu yaşanmayacak mı?
Türkiye’yi bekleyen zor günlerin hesabının yönetilenlere değil de yönetenlere sorulması gereği tartışılmayacak mı?
Kısaca öyle gösteriyor ki, keser dönecek sap dönecek, gün geldi artık hesap dönecek…