Türkiye’de ne olur bilemem de Samsun’da yerel yönetim seçimlerinde bugün koltuklarında paşalar gibi oturanlar sandık sonrası evlerinde inzivaya çekilirler. Bu bir gerçektir. İlk önce de evindeki köşesine yerleşen Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir olur. Nedeni basit; çünkü sokakta gezecek yer ve kendisine selam verecek insan bile bulamayabilir.
Bu kanıya nereden vardım? Çünkü Samsun’da Sayın Demir sadece partisi ve yandaşları için çalışır görülüyor da ondan. Aslına bakarsanız bir dahaki seçimde zaten aday gösterilmeyebilir sonrasında Samsun’da da yerleşmiş olmayabilir kendileri.
Sandık gelirse ben vatandaş olarak ne yaparım sağ isem? Gider oyumu atarım, bugüne kadar Samsun halkı için çalışacak olanlara atarım oyumu, betonlara Samsun’un geleceğini gömecek olanlara değil elbette.
Ben mi ne yapacağım? O sandık gelince eğer ömrüm yeterse gidecek ve de sandığa sahip çıkacağım.
Sandığa nereden itibaren sahip çıkılacak sorusuna başımdan geçen bir olayla yanıt vereyim:
Samsun’da bir ilkokulda okul aile birliğinde görev almıştım. Öğrenci kayıtları yapılıyordu, ben de kayıt yapılan ekibim içindeydim. Bir Bayan gelmiş ve çocuğunu kaydettirecekti. Evrakı bana uzatmıştı, alıp okudum. Sonrasında bayanı yanımdaki sandalyeye oturması için davet ettim. “Neden gelip yanına oturayım” diye yüksek perdeden bir soru sormuştu. Biraz moralim bozulmuştu bayana saygısızlık olmaması için kısa ve öz konuşmuştum: Hanımefendi. Getirdiğiniz evraka bakılırsa benim evimde oturuyorsunuz. Yanı aynı evde oturan iki insan biri erkek biri dişi, ikimiz de aynı tuvaleti kullanıyor aynı yerde duş alıyor, aynı masada oturup yemek yiyorduk. “Aynı yatakta yatıyorduk” dememiştim.
Peki, nasıl olmuştu bu iş: Bayan çocuğunu okula kaydettirmek istiyordu muhtar herhalde tanıdığıydı, beni de tanıyan muhtar galiba bana sormadan evrakları bana göndermişti ancak bana söylemeyi de unutmuştu.
Anladınız mı şimdi sandıkta neler yapıldığını? Siyasi parti görevlilerinin yapması gereken birinci iş sandığa sahip çıkmaktır. Eğer kim sandığa sahip çıkabilirse seçimi kazanacak olan da odur.
ELEŞTİRİNİN DOZU
Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım: “Bu takım hoca olmasa da bu kadar oynar” demiş. Ne demek bu Yüksel Yıldırım? Bir ş adamına böyle bir eleştiride bulunmak ne anlama gelir sorusunun yanıtı şöyle olur: Ben bu şirketin başındaki biri olarak suçlu arama yerine şirketin başındaki kişinin “Acaba ben nerede hata yapıyorum” diye kendisine sorması gerektiği kanısındayım.
İşadamı Yüksel Yıldırım’ın da Samsunspor’u bu mantıkla yönetmesi taraftarıyım. O zaman Samsunspor’un önündeki günler daha verimli olacaktır.
İşadamları şirketlerini yönetirlerken işi profesyonellere bırakırlar. Sayın Yıldırım da kendi işlerinde bu yolu sürdürmektedir. O zaman yapması gereken Samsunspor’u da önce ehil elleri bulup işin başına getirmesi sonrasında da işi onlara bırakmasıdır.
İşadamı olarak eleştirinin dozunu kaçırmamalı hatta eleştirileri kamuoyu önünde değil de yapacağı iç toplantıda gerçekleştirmelidir. Başkan’a yakışacak olan da budur.
Sadece Samsunspor konusunda değil Samsun’un kurtulamadığı hastalıktır bu. Eleştiri toplum önünde yapılmamalıdır. Siyasette de böyle yapılıyor Samsun’daki eleştiriler. Dozu kaçırılan eleştiri birlikteliği olumlu değil olumsuz etkileyecektir ve de böyle oluyor görüldüğü gibi. Mesele sadece Samsunspor ve Samsun’un Sporu değil, Samsun’daki siyasette de eleştiriler kamuoyu önünde gerçekleştirilmektedir.
GÜNÜN SÖZÜ
Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı. (Alphonse Karr)