limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Sandığa Sahip Çıkalım
Yazarlar // 1 Kasım 2015 Pazar 00:00

İsmail BAŞARAN

Tüm ülkede olduğu gibi Samsun’da da bugün sandık başına gidecek olan seçmen, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi hangi partinin idare edeceğine karar verecek.

Samsun ve ilçeleriyle köylerinde sandıklar dağıtıldı.

Siyasi partilerin kısa da olsa yoğun geçen kampanyalarını izlediniz.

Vatandaş olarak artık kararınızı verdiniz.

Ben kararımı verdim.

Sandığa gidecek ve vatandaş olacağım bugün.

Hak geçmesin diye hepsine birden oy vermeyi düşünmüyorum.

Umarım ki Samsun’da seçmenler sandığa sahip çıkarlar ve oylarını kullanmaya giderler.

Giderler ve Samsun’u unutanları unuturlar.
Gelelim son iki seçimlerdeki oyların nasıl dağıldığına.
2011 Seçimlerinde AK Parti’nin Samsun’da oranı yüzde 61.88 ve aldığı 460,928 oyla 6 milletvekili çıkarmıştı. 
CHP aynı seçimlerde yüzde 21.72 oranıyla aldığı 161,748 oyla iki milletvekili, MHP ise yüzde 11.26    oranıyla aldığı         83,879 oyla bir milletvekili çıkarabilmişti.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti’nin oyları 399.684’e gerilemiş yüzdesi ise 52.94’e milletvekili sayısı ise beşe gerilemişti.
CHP’nin aynı seçimlerde altığı oy sayısı 174.614    oranı ise yüzde 23,13, 
MHP’nin aldığı oy 134.840, yüzdesi ise 17,86’ya yükselmişti.
Peki, yarın akşam bu sayılar hangi partinin lehine hangi partinin aleyhine değişecek?
7 Haziran seçimleri sonrası bir türkü hükümet kurulamadı ve yeniden seçime gidildi.
Bu seçimlerin sonuçları çok tartışılacak.
Yasal mı değil mi diye.
Bugünden bunu düşünmenin belki de bir anlamı yok.
Peki, seçmenler olarak bizler sandığa nasıl sahip çıkacağız?
Gidecek oyumuzu kullanacağız.
Sonrasında oy kullandığımız sandıkların sonuçlarını da takip edeceğiz.
Aksi durumda birileri çıkıp ortaya kendi kafasına göre sonuç açıklarsa söyleyecek sözümüz olmaz…
Biz söz vardır; seçim sonuçları sandığa atılan oylarla değil, sandıktan çıkrığı söylenen oylarla belirlenir, derler.
Bu sözü değiştirelim mi?


DAĞITILANLARI VE SEMİRENLERİ DÜŞÜNÜYORUM DA
İstanbul’dan yola çıktığı günden beri sorunlar yaşayan Ertuğrul’un başı Uzakdoğu sularında büyük beladadır. 
Gemiyi istila eden fareler yelkenleri, eşyaları, halatları daha doğrusu dişlerini geçirebildikleri her şeyi kemirmektedir. 
Ertuğrul’da dördü güvertede, ikisi makine dairesinde olmak üzere altı bölük görevlidir. Mürettebat hızla üreyen geminin yeni sahiplerine “Yedinci bölük” adını takar.

Seyir halinde bir gemide fareleri zehirlemek denizcilerin sevmediği bir yöntemdir. Çünkü ulaşılamayacak bir yerde ölen farelerin kokusu varlıklarından daha dayanılmaz bir ortam yaratmaktadır. Fareleri yok etmenin kokusuz yöntemi ise, içine un ile alçı karışımı konulan küçük tabakları geminin her köşesine dağıtmaktır. Farelere sunulan bu ziyafetin yanına mutlaka su kapları da konur. Unla karışmış alçıyı yiyen fare hararet basınca suyu içecek ve hayvanın midesinde donan alçı hazımsızlıktan ölmesine neden olacaktır. Denizcilerin bu yöntemi sevmesinin nedeni, bu durumda ölen bir fareden rahatsız edecek kokunun yayılmamasıdır.

Ertuğrul firkateyninde fareler alçılı unları yiyip suyu içseler de, arkadaşlarının öldüklerini görünce tuzağı fark ederler. Gemi komutanı Osman Paşa ve kaptanı Ali Bey, bir fare ölüsü getiren mürettebata bir saat izin vermeyi kararlaştırır. Teklifin daha cazip olması için ödül izinden bir kuruşa çevrilir. Zamanla iki kuruşa, hatta iki buçuk kuruşa kadar yükselen bu ödül yöntemi de, farelerin sayılarını azaltmada etkili olmaz.

Farelerden kurtulmanın çaresi, Çin filosuna ait gemileri ziyaret esnasında bulunur. Çinlilere sorunlarını anlatan denizcilerimiz, farelerden kurtulma konusunda son derece ilginç ve bir o kadar da korkunç bir yol öğrenirler!

Çinli denizciler on, on beş tane farenin yakalayıp bir tel kafese kapatılmasını ve sadece su verilmesini önerirler. Üçüncü günün ardından açlıktan farelerin birbirini yemeye başlayacağını ve iki hafta sonra hayatta kalmayı başaran üç, dört tane güçlü farenin gemiye salınmasını söylerler. Çin gemilerinde kullanılan bu yönteme göre yamyamlaşan fareler hemcinslerini yiyecek, onlara yakalanmak istemeyenler de gemiden denize atlayacaktır.

Her yolu deneyen denizcilerimiz, yolculuğu kâbusa dönüştüren farelerin işgalinden kurtulmak için bu korkunç öneriyi denemeye karar verirler. Kısa bir süre sonra da, farelerin sayısında büyük bir azalma görülür…

Fareleri kendi aralarında birbirine kırdırmak, aslında Amerika’nın mazlum Ortadoğu halkları üzerinde oynamaya başladığı senaryodan başka bir şey değildir!

Ertuğrul ile ilgili bu not Sunay Akın’dan alınmıştır…

Peki, durup dururken mi geldi aklıma?

Elbette hayır.
Kaç seçimdir et parası, ot parası, fiğ parası diye dağıtılanları, dağıtılanları düşünüyorum da.
Oy karşılığında dağıtılanları…
Sonra da birbirlerini yiyenler çoğalıyor değil mi?

GÜNÜN SÖZÜ

Cesaret ölmekle değil, yaşamakla ölçülür. Alfieri