Sanayimizin duayenlerini anlatmaya Rahmetli Cemal Abi (Cemal Yeşilyurt) ile başlamıştık biliyorsunuz.
Devamında Rahmetli Ahmet Altuncu ve onun kardeşiyle birlikte yarattıkları FKK'yı, son olarak da Fahrettin Ulusoy'u ve onun Ulusoy Un'la yakaladığı büyük iş başarısını anlatmaya çalışmıştım.
Bugün de Cerrahi Alet üretiminin ve dolayısıyla ülkemizde daha önce bilinmeyen bu sektörün öncüsü olan Bahadır Tıbbi Aletlerin yaratıcısı Ahmet Bahadır'ı ve onun başarı öyküsünü dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Ahmet Bahadır, gerek Rahmetli Cemal Abi, gerekse Rahmeti Ahmet Altuncu ve Fahrettin Ulusoy'a göre daha genç kuşak sanayicilerimizden.
Yaşı da onlardan daha genç haliyle, bu bakımdan ''Ahmet Bahadır’a duayen denir mi?'' diye soranlarınız olabilir.
'Sanayimizin duayenlerinden' kastım aslında, işinde başarılı olmuş, dahası başarıyı sürdürülebilir hale dönüştürmüş iş insanlarının, başarıya giden yolda önlerine çıkan fırsatları değerlendirme yöntemlerinin yanı sıra, önlerine çıkan engelleri de aşarken izledikleri yolları anlatarak, hayata atılacak gençler için bunu örneklemeye çalışıyorum.
Samsun'un sanayi geleneği çok yeni biliyorsunuz.
Şehrin ekonomi geçmişi ticarete ve tarıma dayalı idi.
''Sanayiyi yeni öğreniyoruz'' desek, bu tanım ne kadar doğru onu da bilemedim zira bugün sanayileşmede bizi geride bırakan Gaziantep, Konya ve Eskişehir gibi şehirlerden çok önce Samsun'un sanayi şehri olması planlanmıştı.
Ama nal topladık açıkçası.
Bunun türlü nedenleri var, daha önce yazdığım için burada bir daha tekrar etmeyeceğim ama sayıları az olsa da ülkemiz sanayine örnek olacak atılımları yapan iş insanlarımız da var çok şükür.
Ahmet Bahadır'ın kardeşleri ve kuzenleriyle birlikte yarattıkları Bahadır Tıbbi Aletler gibi firmalar kendi sektörlerinin öncüsü olma başarısı göstermişler.
Gemi mühendisi olarak yetişmiş aslında Ahmet Bahadır ama ailenin genlerinde çeliğe şekil vermek gibi bir özellik de vardır.
Hadi açık söyleyeyim.
Ailenin büyükleri silah ustasıdırlar.
Geçmişte Karadeniz dağlarının eteklerindeki mağaralarında tabanca yaparlarmış.
Trabzon'dan göç ettikleri Samsun'da daha sonraları sıcak demir işine girişmişler.
Dedim ya çeliğe şekil vermede mahir imiş her biri.
Yıllar önce ailenin büyüklerinden biri hastalanır.
Ankara'da bir hastanede süren tedavisi sırasında o aile büyüğünün ameliyat olması gerekir.
Operasyonu yapacak olan doktor da aileden biri olarak çeliğe şekil vermedeki ustalıklarını bildiği için ameliyatta kullanılan aleti göstererek ''Bunu devletimiz ithal ediyor, milyonlarca dolarımız dışarıya gidiyor. Bu aleti pekala siz de yapabilirisiniz'' der.
Bahadır Tıbbi Aletler'i sektörün öncüsü yapacak sanayideki yolculuğu o ameliyat masasında başlar.
Cerrahi alet üretimini bilmez bu ülke.
Ülkemizdeki cerrahlar Bahadır'ın ürettiklerini kullanmak istemezler bu nedenle.
Ama Ahmet bahadır ve kardeşleri dirençlidirler, zorlukları aşmakta da kararlıdırlar.
Samsun'u cerrahi alet üretimini dünyadaki üç merkezinden biri yaparlar ama yürüdükleri yol engellerle doludur.
Bahadır'ın kuruluşundan bu yana yaklaşık 40 yıl geçti ama sağlık sektöründeki yerli malı cerrahi alet kullanma direncini kırmak için savaş veriliyor hala.
''MEDİCLUST'' adlı yapı da bunun için kurulmuştu.
Ahmet Bahadır'ın da kuruluşunda emeği olan MEDİCLUST, Samsun’da üretilen cerrahi aletlerin tamamını satın alacak ve bunları ülkemizdeki sağlık kuruluşlarına pazarlayacaktı.
MEDİCLUST'un büyük ortağı olan Samsun Büyükşehir Belediyesi Mustafa Demir'in başkan seçilmesinin hemen ertesinde ortaklıktan çekilince, MEDİCLUST da doğum aşamasında yaşamını sonlandırmak durumunda kalmıştı.
Türkiye'deki sağlık kuruluşlarına yerli malı sağlık sarf malzemesi satmak hala çok zor.
Bahadır ve Samsun'da faaliyet gösteren tüm firmalar bu zorluğu yaşıyor.
Buna rağmen, Samsun cerrahi alet üretiminde dünyadaki üç önemli merkezden biri oldu.
Ahmet Bahadır'ın öncüsü olduğu cerrahi alet üreticileri bir mucizeyi gerçekleştiriyorlar.
Bunca zorluğa ve önlerine çıkarılan engele rağmen yıkılmadılar.
Ayaktalar.
Başarılarını sürdürülebilir kıldılar yani.
Bunun için değerlidirler.
Ahmet Bahadır'ı 'Duayen' olarak tanımlama nedenim de budur aslında.