Merzifonlu İş insanı dostum Hüseyin Alış, Samsunlu avukatlardan Hüseyin Cimsit'in, Prof. Dr. Yücel Tanyeri'den alıntıladığı ve Samsun’daki tütün tarımına dair macerasını şiirsel bir dille anlattığı paylaşımını, özelden bir mesajla göndermiş dün.
Samsun'dan Sinop'a doğru giderken Alaçam yakınlarında bir köy var.
Yenice adı.
Yenice, Selanik yakınlarındaki Yenice Köyünden, buraya yerleştirilen mübadil torunlarının yaşadığı şirin bir köyümüzdür.
Selanik'teki Yenice, 1387 yılında yani, Sultan 1. Murad zamanında katılmış Osmanlı topraklarına ve 1912 yılında yani Balkan Harbi yenilgisi sonrasında elimizden çıkmış ama tam 525 yıl Türk kalmış.
Balkanlardaki birçok şehir, köy ve kasaba gibi yani.
Ki;
Biz Mekke ve Medine gibi kutsal yerlerin elimizden çıktığına elbette çok üzülürüz ancak, Selanik, Kavala, Serez ve Manastır gibi şehirleri kaybettiğimiz için hala gözyaşı dökeriz.
Çünkü oralarını vatan bilirdik.
Balkanlar’dan gelen Türk’lere ''Evlad-ı Fatihan'' denmesinin nedeni de budur zaten.
Mübadele öncesi de Samsun'un topraklarında tütün tarımı yapılıyordu belki ama mübadele sonrası Samsun'da tütün tarımı başka bir boyuta evirilmişti.
Bu satırların yazarı fakir de, çocukluk yıllarını tütün tarlalarında geçirmiş bir mübadil torunudur.
Tütün, son yıllar hariç Samsun için çok önemli olmuştur.
Tütün tarımının yarattığı zenginliğe de, sebep olduğu fukaralığa da tanıklığım var yani.
Ki;
Tütün, her zaman hak ettiği değeri bulamamış olsa da çoğu zaman zenginlik yarattı bu şehirde.
Samsun'un bir zamanlar bu ülkenin 7. büyük şehri olarak anılmasına neden olan zenginliğin kaynağı da tütünden gelen paralardır.
Galiba henüz 5-6 yaşlarındaydım ama köydeki evimize çoğu zaman neşe dolduğunu hatırlarım.
Yuvamızdaki sevinç ve neşe kaynağının sebebi o yıllarda tütüne iyi para verilmesiydi.
Daha sonraları anladım ki, o yıllarda Samsun Tütünü ABD'ye ihraç olunuyor ve bu nedene iyi para ediyordu.
Tütün tüccarları vardı.
Onlarca.
Samsun'da birçok kişinin tanıdığı Fahrettin Gözoğlu da onlardan biriydi.
Efendi adamdı Rahmetli.
Tam bir Beyefendi yani.
Bir dış politika beceriksizliği sonucu ABD'nin bizim tütünümüzü almaktan vazgeçmesi nedeniyle Gözoğlu'nun şirketi de tarihe karışmıştı.
Tütün, Samsun gibi, Bursa ve Manisa'da da zenginlik yaratmıştır.
Bursa ve Manisa hala zengin.
Manisa da tarım da yapılıyor.
Ki;
''İyi tarım uygulamaları'' deniyor Manisa’da yapılana.
Sanayi de var elbette.
Bursa'daki zenginliğin sebepleri de tarıma dayanır belki ama orada oluşan zenginliğin bugünlere kadar sürmesinin nedeni sanayinin de gelişmiş olmasıdır.
10 yıl kadar önce Dünya gazetesinde çalışırken Bursa'da 10 bin işletmeden söz ediliyordu.
10 bin işletme Bursa halkının zenginliğine zenginlik katarken, Samsun'daki sanayi tesislerinin sayısı 100’ü geçmiyordu.
Günümüzde de çok fazla değil ya neyse.
Vali'miz Samsun'daki 8 OSB'de çalışan insan sayısı beş bin dolayındayken Vezirköprü'de kurulacak OSB'de 10 bin kişiye iş imkanı verileceğini söylemesinin etkisiyle mi ne, Çarşamba Belediye Başkanı da, kuruluş aşamasındaki Çarşamba OSB'de 10 bin kişinin çalışacağını söylemiş.
Bizim mübadillerin ''At martini Debreli Hasan dağlar inlesin'' diye başlayan bir türküsü var bilirsiniz.
Atış serbest nasıl olsa.
Sanayiye giden o tren çoktan kalktı.
Samsun o treni ıskaladı yani.
Ne kadar çabalarsak çabalayalım, yetişemeyiz.
Bir buçuk milyona ulaşan nüfusumuzu besleyecek ölçüde tarım da yapmıyoruz.
Tütünün zaten kıymetini bilmedik.
İkinci dünya Savaşı'nın harabeye çevirdiği Almanya'nın yeniden imarı için 60'lı yıllarda Almanya'ya gönderdiğimiz işçilerin, ilk gurbetçi kafilelerinden olduğunu biliyoruz ya.
Yanlışmış ol bilgi.
Almanya'ya ilk gidenler, Selanik yakınlarındaki Yenice köyünden Dresden’e gönderilen tütün işçileriymiş.
Alman'lara tütünümüzü tanıttıkları gibi sigara yapımını öğretmişler.
Bizim sigaralarımızı günümüzde kimlerin ürettiğini de bana sormayın artık.