Samsun gibi nüfusu farklılık gösteren şehirlerde, şehir bilinci oluşturmanın zorluğu bilinir.
Samsun bu durumun sıkıntısını çok çekmiş bir şehirdir.
Yöneticilerimiz de kimi zaman bu durumdan şikayet etmişlerdir.
Valilerden Muammer Güler mesela Samsun halkında az görülen şehir bilincini güçlendirmek adına ''Samsunlu olmak yetmez, Samsuncu olmak gerekir'' demişti.
Bu şehirde yaşayanlar Samsunludur ama çoğu Samsuncu olamadı maalesef.
İnsan kaynaklarımız dahil değerlerimize hiç sahip çıkamadık.
Bu nedenle de ''Sahipsiz şehir şehir'' gibi yakınmayla sıklıkla karşılaşır olduk.
Kimi yöneticilerimizin ve seçilmişlerin şehrin değerlerini koruma konusunda hassas davranmadıklarını kabul etmekle birlikte, ben yöneticileri ve seçilmişleri şehrin sahibi olarak görmedim hiç bir vakit.
Şehrin sahibi, o şehirde yaşayanlardır çünkü.
Seçilmişleri biz belirliyoruz.
Bizim yetki verdiğimiz siyasetçi de yöneticilerin atanmasına aracı oluyorlar.
Sonuç itibariyle yöneticilerin atanmasına aracı olan seçilmişe o yetkiyi de şehrin sahibi olarak sen veriyorsun yani.
Ama bunu unutuyoruz.
Şehre sahip çıkmayı bir yük olarak mı görüyoruz ne, bu görevi hep başkalarına ihale ediyoruz.
''Biz ne yapabiliriz ki'' diye soranları duyar gibiyim.
Çok şey yaparsınız kardeşim.
Yapıyorsun da zaten.
Uzun sayılabilecek süredir bu şehirde gazeteciyim.
Ki;
Samsunluyum zaten.
Burada yaşıyorum diye böyle söylemiyorum sadece.
Siz nasıl hissediyorsunuz bilmiyorum ama ben gerçekten de kendimi bu şehre ait hissediyorum.
Tam da o valinin tarif ettiği gibi kendimi ''Samsuncu'' olarak tarif edebilirim yani.
Neyse biz konumuza dönelim.
Meslek yaşamım boyunca çok sayıda seçim izledim.
Geçmişe dönük de araştırmalar yaptım.
Samsun halkı, daima iktidar partilerine oy vermiş.
Kimine göre doğru kimine göre yanlış karar olarak değerlendirilebilir belki ama Samsun halkı siyasi tercihlerinde hiç hata yapmamış yani bir anlamda.
Ve fakat.
Bakanları falan olmuş ara sıra ama siyaseten bunun karşılığını tam olarak alamamış bir şehir olmuş Samsun.
Şehri koruma ve kollama konusunu bu nedenle siyasetçiye emanet etmiş Samsun halkı.
Birlikte hareket etme konusunda zaafımız var bunu kabul edelim.
Bu zaafımızı biz biliyoruz da, siyasetçi bilmiyor mu sanıyorsunuz.
Biliyorlar elbette.
Sandalyeyi kapınca unutuluyoruz bu nedenle.
Bu iddiama itiraz seslerinin yükseleceğini de biliyorum.
Ve fakat.
Ben de o zaman sorarım.
Bu şehrin en önemli markası olan Samsunspor'a aramızdan kaç kişi gönülden destek veriyor.
7 Temmuz günü bu sütunlarda yayınlanan ''Samsunluların takım tutmadaki ikilemi'' başlıklı bir yazımda, ''Samsun halkı, siyasetteki tutarlılığını şehrin takımını tutma konusunda gösteremiyor maalesef. Samsun halkı bir türlü Samsunspor’u birinci takım olarak seçmedi. Samsun’da yaşayanlar arasında futbol oyunu ile ilgilenenlerin büyük çoğunluğu için Samsunspor hep ikinci takım oldu maalesef'' demiştim.
İtirazlar yükseldi.
Sosyal medyada eleştiri yağmuruna tutuldum.
Sokak jargonuyla da olsa ''Dayı kendi adına konuş bence. Bizim için Samsunspor'dan başka bir takım olmadı'' diye yazan arkadaşlardan biri kendince haklıdır belki.
Onun için tutacağı ve gönül vereceği Samsunspor'dan başka bir olmamıştır elbette.
O kardeşime inanıyorum ama böyle düşünenlerin sayının çok az olduğunu da üzülerek söylemek istiyorum.
Önceki gün kulübü aradığımda satılan kombine bilet sayısının bin dolayında kaldığını öğrendiğimde üzüldüm elbette ama şaşırmadım.
Çünkü kulüpte yöneticilik yapmış, takımın yıllarca formasını terletmiş olan Samsun’un öz evlatları arasında bile Samsunspor genellikle ikinci seçenek olmuş.
Samsunspor kulübünde başkanlık yapmış dostlardan biri tarafından, takımın hayati maça çıktığı sıralarda sosyal medyada dört büyüklerden birine ait formayla paylaşım yapıldığını gördü bu gözler.
''Samsun sahipsiz şehir''diye şikayet ediyoruz ya, bunu söylerken bir taraftan aynaya bakmamızı da öneririm doğrusu.