Karım Nesime, önceki akşam bir sosyal medya platformundaki hesabında, Kolej'in (Samsun Anadolu Lisesi) spor salonunun yıkıldığına dair haberi gösterdiğinde, o bina ile birlikte ben de yıkıldım aslında.
Bu kaçıncı yıkım!
Önce Büyük Samsun Oteli gitti.
Ki;
Samsun'un yakın tarihine dair hafızasını barındıran sembol yapılardan biriydi.
Kimin bir anısı yok ki otelle ilgili.
En azından bir yakınınızın düğününe gitmişinizdir.
Misal benim çok sayıda anım var.
Oğlumun sünnet düğününü orada yaptırmıştık.
Birçok ailenin düğünü gibi oğlumun o düğünü de havuz başında yapılmıştı.
Otel yıkıldıktan sonra yapılan bir düzenlemeyle Ömer Halisdemir Çok Amaçlı Salonu'na dönüştürülen ek binanın üst katındaki balo salonundaki onlarca düğüne de davetli olarak katıldığımı bilirim.
Bülent Ersoy hadisesi bile yaşamıştık o salonda.
12 Eylül dönemiydi.
Bülent Ersoy, tam da o sıralar cinsiyet değiştirmişti.
Nüfus cüzdanı tartışmaları çıkmıştı bu nedenle.
Erkeklikten kadınlığa döndüğü için Bülent Ersoy pembe kimlik almak istiyordu.
Cuntacılar ise buna karşı çıkıyordu.
Sonra Anap iktidara geldi biliyorsunuz.
Anap Ersoy'a o pembe kimliği verdi ama sahne yasağı devam ediyordu.
Tam bu sırada Lokman Kondakçı, Bülent Ersoy'un Termeliler gecesinde şarkı söylemesini istemişti.
Kondakçı, geceye Samsun protokolünü de çağırmıştı.
Devletin sahne yasağı koyduğu bir şarkıcıyı, protokol mensupları nasıl izleyecekti.
Bizim için büyük haberdi.
Sahne yasaklı sanatçıyı izlemek için protokolün davetli olduğu salona gazetecileri almak istememişlerdi.
Önce Emniyet Müdürü Rahmetli Kamil Acun, ardından Vali Rahmetli Erdoğan Cebeci oteli terk etmişlerdi ama başta Adalet Komisyonu başkanı olmak üzere hakim ve savcılar salondaydı.
''Giremezsiniz'' dediler.
Girdik.
Tekme- tokat adıldık elbette.
Mahkemelik olduk haliyle.
Bir gece Çarşı Karakolu'na misafir olduktan sonra çıkarıldığımız mahkemenin kadın hakimi önce bizim sonra da Bülent Ersoy'un ifadesini aldıktan sonra serbest bırakılmıştık.
Samsun'da hemen hemen herkesin otele dair bir anısı vardır yani.
Otelin ardından Konak sineması gitti.
Bizim kuşaktan orada film seyretmeyen var mı bilmem ama en iyi ve en yeni filmler Konak'a gelirdi.
En son yıkılan yapı da Yıldız sineması oldu.
Sinema gitti ama adı kaldı yadigar.
Sinemanın yerine yaptırılan o kütlenin arkasından geçen Atatürk Bulvarı üzerindeki otobüs durağının adı hala ''Yıldız''.
Binalar da ömrünü tamamlıyor.
Tıpkı tüm canlılar gibi.
'Naçiz bedenimiz elbet bir gün toprak olacak'..
Biz canlıları bekleyen kaçınılmaz akıbet budur ama binaları yaşatmak mümkün.
Ama yaşatmıyor, yıkıyoruz.
Çoğu da ranta kurban gidiyor.
Ve fakat.
Yıkılan yapılarla birlikte şehrin hafızası da siliniyor.
Farkında mısınız...!