Seçim sürecineyiz biliyorsunuz.
Adaylar, arz-ı endam ettiler.
Sahadalar yani.
Kimi tanınıyor, kimi kendini tanıtmaya çalışıyor ama her biri Samsun'a dair düşüncelerini ve projelerini anlatmaya çalışıyor.
Ulaşamadıkları yerlere de gerek medya, gerekse sosyal medyadan mesajlarını iletiyorlar.
Ayrıca, Samsun'un 17 ilçesinde her köşe başı afişlerle donatılmış.
Gerek SKM, gerek billboard ve raket gibi tanıtım araçlarını kullanma bakımından iktidar partisinin mensubu olması nedeniyle belki de en şanslı aday AK Parti'nin Adayı Halit Doğan gibi görünüyor.
CHP'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cevat Öncü ise sosyal medyayı en iyi kullanan aday olarak göze çarpıyor.
Öncü ayrıca gazete haberlerinde de mesajlarını iletme konusunda başarılı bir aday bence.
Öncü dün sabah Halk Tv'de Gazeteci İsmail Küçükkaya'nın konuydu ve Türkiye kamuoyunun yanı sıra, Samsunlu seçmenlere de seslenerek kendisini anlatma şansı buldu.
Doğrusu buya, Öncü gerek sorunlara hakimiyeti ve özgüven duygusunu izleyicilere geçirmesi bakımından da çok başarılıydı.
Öncü'nün de TV programında dile getirdiği gibi Samsun'un iki ve en önemli sorunundan biri ekonomik durumun kötülüğü ise bir diğeri de yönetim sorunudur.
Yönetim sorununa bağlı olarak, Samsun öncelikle kalkınmasını hangi argümana dayandırarak sürdüreceği konusunda bir karar vermemiş durumda hala.
Teşbihte hata olmaz derler ya; Dr.Rüştü Bozkurt'tan dinlediğim Erbaa'nın bir köyündeki değirmenci Kula Dayı'nın yedi çeşit yüzme bildiği halde hangi türde yüzeceğine karar veremeyince boğulan eşeği gibi yapmamalı ve bir yöntemde karar kılmalıdır.
Bilindiği üzere Samsun'un ekonomisi bir dönemler tarıma ve ticari yapaya dayanıyordu.
Tarım hala var ama şehri doyuracak özellikte değil maalesef.
Ticari yapı ise iletişim araçlarının gelişmesi sonucu bu duruma yenik düşerek gittikçe küçüldü.
Sanayi zaten gelişemedi.
Sağlık kenti olması düşünüldü bir ara biliyorsunuz.
''Spor kenti'' diyenler de oldu.
Samsun'un turizm kenti olacağını iddia eden valisi de oldu ama Samsun'un gerek sağlık, gerek spor ve turizm kenti olma iddiaları için mastır planlar bile hazırlandı.
Plan çöplüğüne dönüşen ülkemizde olduğu gibi, bu planlar da rafa kaldırılmaktan kurtulamadı maalesef.
Samsun'un yedi çeşit yüzme bilmesine gerek yok yani.
Bildiği en iyi işi yapmalı.
Sanayisini geliştirmede geri kalmış olsa da, bunun için bile geç kalınmış değil hala.
Samsun üretmek ve gençlerine yeni iş alanları açmak zorundadır.
Girdi maliyetleri sürekli artıyor olsa da tarımını da eski şaşalı günlerine döndürmesi mümkün.
Kızılırmak ve Yeşilırmak gibi iki büyük ırmağın denize döküldüğü Bafra ve Çarşamba ovaları gibi verimli tarım arazileri varken, Samsun'un tarımda zenginlik yaratamaması da ayrı bir sorun aslında.
Söz tarımdan açılmışken, Dr. Rüştü Bozkurt'un ''Dünyada sadece tarım yaprak zenginleşen bir ülke olmadığı gibi tarımı olmadan zenginliğini sürdürebilen bir ülke de yoktur'' sözünü de buraya not olarak düşürmek isterim.
Deyim yerindeyse ''Adam eksen, adam yetişecek'' denilen verimli arazilerimizi boş bırakarak, Savaş halindeki Rusya ve Ukrayna'dan buğday alıp, bundan ekmek ve makarna yapmak sürdürülebilir bir ekonomik başarı yaratmak ne kadar mümkün.
Samsun'un sorunları kördüğüm gibi olmuş.
Yazmakla bitmiyor.
Yarın 5. bölümde buluşmak üzere, şimdilik hoşça kalın.