Yazarlar // 19 Kasım 2014 Çarşamba 00:00
Ragıp GÖKER
Hedef Halk Gazetesi dün "Sahipsiz Kent" manşetiyle çıktı.
Tekin Akın da dünkü yazısında sormuş “Bu şehrin sahibi sadece siyasetçiler mi?” diye.
Bu şehrin insanı ne der bilemem ama ben kendi adıma Tekin Hocaya cevap vermek isterim.
“Hayır, bu şehrin sahibi sadece siyasetçiler değildir”
Düzeltiyorum.
Siyasetçilerin bu şehir üzerinde zerre kadar hakları yoktur.
Şehrin sahibi sensin Hoca.
Bir o kadar da ben kendimi bu şehrin sahibi hissediyorum.
Tıpkı Bakkal Mehmet Efendi gibi.
Çırak Hüseyin ne kadar "Bu şehrin sahibi benim" diyorsa, Berber Hasan, Memur Ayşe, Ev Hanımı Fatma da bu şehrin sahipleridir.
Yani Hoca şunu söylemek istiyorum.
Bu şehir siyasetçilerin kararlarına bırakılmayacak kadar değerlidir.
İlçeler ve ona bağlı köylerle birlikte Samsun’da bir milyon 200 bin insan yaşıyor.
Bu bir milyon 200 bin insandır bu şehrin asıl sahipleri.
Siyasetçiler, bizim temsilcilerimizdir sadece.
Karar da bizim aslında yani.
Senin ve benim adıma karar veren ve uygulayan o siyasetçiden yanlış yaptığında, bu yanlışın hesabını sorabiliyor muyuz peki?
Ondan şüphe duyuyorum işte.
En büyük silah bizim elimizde aslında.
Sandık ve o sandığa giren oylar var ya.
İşte o oylar senin ve benim irademizdir aslında.
Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz ama tekrar etmekte fayda görüyorum.
Bu şehrin başına gelen her iyi şeyden de, her kötü şeyden de sen ve ben, yani bu şehrin insanı sorumludur.
Biz Terme’de olup bitenlerle uğraşırken bak burnumuzun dibinde santraller kuruyor birileri.
Çaktırmadan.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar ya.
Tam da öyle yani.
ÇED raporu alındı mı bilmiyorum ama ÇED – MED umurunda da değil sanki adamların.
ÇED demek bir anlamda bizim kararımız demektir aslında.Ama bizi umursamıyor bile adamlar.
Ey bu şehrin asıl sahibi olduğunu unutan hemşerim.
Demedi deme:
Sen böyle vurdumduymaz tavrını sürdürürsen Terme’de de doğaya zehir saçacak olan o santraller kurulacaktır.
Sen onun yanında olmazsan Şenol Kul’un çabası yetmez bu belaları def etmeye.
Biliyorum, bütün o santraller kurulduğunda sen önce Şenol Kul’u, sonra da Samsun basınını suçlayacaksın.
Ama o zehri hep beraber soluyacağız.
Kafanı kuma gömmekle bu sorumluluktan kurtulamazsın.
Unutma…