Türkiye'nin iki büyük akarsuyu olan Kızılırmak ve Yeşilırmak denizle Samsun topraklarından buluşuyor.
Bu nedenle ülkemizin iki büyük ve verimli ovası da Samsun toprakları içindedir.
Dolayısıyla suya ve suyla yeşeren topraklara hasret bir şehir değildir Samsun.
Misal, Çarşamba ovasına bakan bir yamaçta kurulu Aşağıçinik köyü ki; doğup büyüdüğüm topraklardır.
Adam eksen.
Adam yetişir.
Toprakları o derece verimlidir yani.
Ve fakat.
Git bak, anca yarısı ekilidir toprakların.
O bile abartılı ya, gerçek rakam dört birdir ancak.
He vallahi. (Yazıda böyle bir vurgu yaparak Mehmet Yazıcı'ya özendim galiba. Bir konuya inandırmak için o böyle der ve böyle yazar çünkü. İroni yapar. Zeki çocuktur yani.)
Sadece Aşaçinik ovasında durum böyle değil aslında.
Çarşamba ve Bafra ovasının köylerinde de burum böyledir.
İnanmayan gidip baksın.
Neden bu şehre Tokat'tan domates gelir.
Çanakkale'den bile domates getiriliyor.
Pamuk tarlalarının olduğu Adana'dan bile patates geliyor.
Daha ne olsun.
Arada sırada gemiler birikiyor Samsun açıklarında.
Makine ve makine parçaları getirmiyor o gemiler yanlış anlaşılmasın.
On gün kadar önce açıkta bekleyen 30 küsur gemi saydım.
Yüklerini boşaltmak için bekliyorlardı.
Demuraj da ödeniyor bu nedenle.
O gemilerin hemen tamamına yakını yem hammaddesi yüklüymüş.
Topraklarımızın yarısından fazlası boş bırakılmışken yem hammaddesi ithalatı nedir yahu.
Anlayan biri varsa bana da izah etsin.
Arpamı yetişmez bu topraklarda.
Yoksa yulaf mı ekilmiyor.
Yem hammaddeleri içinde kullanılan tarım ürünlerinde ilk sırayı soya alıyormuş.
Soya tarımına en uygun toprakların bu coğrafyada olduğu biliniyor oysa.
Yakın tarihe kadar Ordu'da fabrikası bile vardı.
Soya'dan sıvı yağ elde edilirdi.
Küspesinden de yem.
Fındık yağı fabrikasına dönüştürdük o fabrikayı.
Çok akıllıyız ya.
Şimdi gemilerle yem hammaddesi geliyor limanlarımıza.
Ben de saçımı başımı yoluyorum bu durumda.
Kimse yanlış anlamasın.
Köylülere değil sitemim.
Girdi maliyetleri çok yükseldi.
Gübre fiyatlarına erişilmiyor.
Yatlara vergisiz mazot veren hükümetlerimiz, çiftçinin traktöründe kullandığı mazotu lüks otomobillere verilen fiyattan veriyor onu da biliyorum.
Bu kararı alan politikacılaradır sözüm.
İran Şahı Rıza Pehlevi, ''Siz aç kalmazsınız çünkü buğday ekiyorsunuz, tarım yapıyorsunuz topraklarınızda'' demiş ya zamanın Dışişleri Bakanımız Hikmet Çetin'e.
Eskiye özlemim yoktur.
''Eski günlere dönelim'' demiyorum ama topraklarında tarım yapılan ülke olduğumuz günleri özlüyorum.
Ya nasip.
Ne diyeyim başka.