Yazarlar // 22 Temmuz 2016 Cuma 00:00
Ragıp GÖKER
Fetullahçı terör örgütü mensuplarının başarısız kalkışım hareketi bir haftayı doldururken, hükümet ülke genelinde olağanüstü hal uygulaması (OHAL) ilan etti.
Şunu peşin söyleyeyim:
Demokrasiye inanmış biri olarak OHAL gibi uygulamaları savunamam.
Ve fakat
15 Temmuz’da yaşananlar nedeniyle, uygulamanın bir zorunluluğun sonucu olarak ilan edildiğini düşünüyorum.
Henüz 22 yaşındaki bir genç olarak OHAL’in bir başka versiyonu olan ‘sıkıyönetim’ uygulamasını görmüş biriyim.
Sıkıyönetim çok kişinin yaşamını doğrudan etkilemiş bir uygulamaydı.
Partiler ve dernekler kapatılmış, siyaset akamete uğramıştı.
Topyekûn ‘yasaklar’ dönemiydi yani.
OHAL’in, sıkıyönetimin sivil uygulaması olduğu bilinir ama uygulamayı bizzat duyuran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uygulamanın günlük yaşamı olumsuz etkilemeyeceğini söylemsi ve uygulamanın, devlet içine çöreklenmiş paralel yapı unsurlarını temizlemek amacıyla ilan edildiğini duyurması, yüreklere su serpmiştir.
Yaklaşık 50 bin kişi görevlerinden uzaklaştırıldı.
Bu sayının daha da artacağı söyleniyor.
Gözaltı ve tutuklamalar da oluyor.
Bölgemizde de çok sayıda asker, polis hakim ve savcı ile diğer devlet görevlilerinden oluşan kişi görevlerinden uzaklaştırıldığı gibi, aralarında tutuklananlar da oldu.
Görevden uzaklaştırma ve tutuklama gibi uygulamaların özellikle Samsun’da kimlere kadar ulaşacağı merak ediliyor.
Yener Cabbar, birkaç gündür yazılarında bu konuya dikkati çekiyor.
Ki;
Samsun’un, paralel yapının etkili olduğu şehirlerden biri olduğu bilinir.
Türkiye imamının bu şehirden çıktığına inanılıyor mesela.
Bu yapının Samsun’da bağış adı altında çok kişiden para topladığı konuşuluyor.
Samsunlu İşadamı Galip Öztürk, uzun zamandan bu yana bu yapının mağdurlarından olduğunu söyleyip duruyor.
Paralel yapının bir elemanı olduğunu itiraf eden Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri olan o Yarbay, itirafı sırasında çalınan sınav sorularının, cevaplarıyla birlikte yandaşlara nasıl verildiğini de anlatmış.
O yapının mensupları Üniversite ve KPSS sorularını da çaldığı ve doğru cevapları yandaşlara verdiği anlaşılmış, bu nedenle çok sayıda kişi tutuklanmıştı.
Ailelerin, binlerce lira harcayarak dershanelere gönderdikleri çocukların, geleceklerinin çalındığını öğrendiklerinde yaşadıkları travmayı anlayabiliyor muzunuz?
‘Peygamber Ocağı’ olarak bilinen ordumuza subay ve astsubay yetiştirecek okullara bile hile bulaştırılmış.
Çalıntı soru ve cevaplarla ordu dahil devlet içine sızmış bu paralel yapının, yargıdaki ve emniyetteki uzantılarının da neler yaptığını Ergenekon, balyoz gibi kumpaslar sırasında görmüştük.
Büyük bir güç oluşturmuş bu yapının para kaynakları da soruşturulmalıdır.
OHAL uygulamasının bu yapının para ilişkilerini gün ışığına çıkarmasını umuyorum.
Fetullahçı terör örgütünün, silahlı darbe yapacak boyuta ulaştırdığı gücünü oluştururken, para kaynakları arasında hangi kamu kurumlarının olanakları kullanılmış olabilir mesela.
Konu araştırılmaya muhtaçtır.