36 gün sonra yerel yöneticilerimizi seçeceğiz.
Millet olarak yerel yöneticilerimizi seçerken oyumuzu hani düşünceyle sandığa atacağız merak ediyorum.
İsmet İnönü'nün, CHP'yi ortanın solunda bir parti olarak tanımlamasının ardından kısa süren CHP ve DSP iktidarları dışında çok partili siyasal yaşamımızın yaklaşık 70 yılında Türk seçmeni, kendilerini sağda konumlanan partilere oy vermiş.
Türk seçmeni, AK Parti'ye oy veriyor ve 21 yıldan bu yana da iktidarda tutuyor.
Bu seçmen eğilimi nedeniyle oy dağılımı, genel ve yerel seçimlerde de farklılık göstermiyor.
Oysa iki seçim bir birinden çok farklı özellikler gösteriyor.
Misal, Samsun'un yığınla sorunu var.
Samsun seçmeni, belediye başkanlarını seçerken, oyunu sandığa ''Bu aday şehrimin sorunları çözebilecek bilgi birikimine sahip aday bu'' diye mi yoksa, ''Gönül verdiğim partinin mensubu bu aday'' diye mi atacak?
İki düşünce arasında dağlar kadar fark var çünkü.
''Samsun'un yığınla sorunu var'' dedik ya, nedir bunlar, önemli gördüklerimizi ana başlıklarıyla hatırlayalım dilerseniz.
Ekonomimiz berbat biliyorsunuz.
Üretmiyoruz çünkü.
Bunun sonucu olarak da Samsun'un gençleri arasında işsizlik artıyor.
Bize öyle bir belediye başkanı lazım ki; bu şehri yeninden 30-40 yıl öncesinin Samsun'u gibi bu ülkenin cazibe merkezi şehirlerden biri yapsın.
Samsun'u yeniden cazibe merkezi yapabilmek için de, bu şehre 'Şehremini' olacak kişinin öncelikle bu şehri iyi tanıması, ve sorunları çözebilecek bilgiye ve beceriye sahip olması gerekir.
Kısaca adaylar arasından donanımlı birini arayıp bulmamız gerekiyor yani.
Bu şehrin bir deprem gerçeği var.
Bu nedenle özellikle Samsun'a Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçeceğimiz kişinin Samsun'un yapı stokuyla ilgili bilgiye sahip olması gerekir ki, adına kentsel dönüşüm denilen yenilenmenin nereden ve nasıl başlayacağı konusunda atacağı adıma güvenmeliyiz.
Kentsel dönüşüm, rantsal dönüşüm olmamalı yani
Bu şehir her yıl birkaç kez sel felaketi gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor.
Alt yapı sorunu çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biridir.
Büyükşehir Belediye Başkanının öncelikle bir acil eylem planı olmalı.
Şehrin önceliklerini doğru belirlemek önemli yani.
Bu durumda önem kazan soru da şu oluyor haliyle:
Samsun seçmeni sandığa şehrin yaşadığı sorunları bilerek mi gidecek ve oyunu parti amblemi gözetmeden böyle bir bilinçle mi verecek, yoksa ''Sorunlar ve çözümler önemli değil, önemli olan benim partim kimi aday göstermişse ben ona göre oy veririm'' diye mi gidecek bilemiyorum.
Ama sandığa bilinçli gitmenin önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Kuzey Anadolu Fayının yakınında kurulmuş bir şehir olan Samsun'u depremin ne zaman vuracağı bilinmiyor ancak, uzak veya yakın böyle bir tehlikeyle burun buruna yaşıyor.
Deprem riski kapıdayken ''Çok geç kaldık'' dememek için şimdiden önlemleri almak zorunda bu şehir.
Sel suyundan göle dönüşen sokak görüntüleri bu şehre yakışmıyor.
Samsun şiddet sarmalının tam ortasında bir şehir olmuş.
Umut vakfının yayınladığı haritada ölümlü şiddet vakalarında İstanbul'dan sonra iki sırada yer alıyor Samsun.
Adana'yı bile sollamış bu şehir.
Samsunlular, Atatürk'ün şehri olmakla övünüyorlar ama böyle bir tabloyu da içlerine sindiriyorlar.
Ne yaman çelişki.
Şiddet sarmalına düşülmüş olması Samsun halkının şiddet yanlısı olduğu anlamına da gelmez aslında.
Biz kötü değiliz, bizi kötü gösteren şehrin bozulan ekonomisidir.
Yoksulluk Samsun'un kaderi değildir.
''Eski Samsun'u özlüyorum'' demeyeceğim elbette ancak, eskiden olduğu gibi huzur, güven ve refah içinde yaşayacağım bir Samsun'u istiyorum.
Bana böyle bir şehir verebilir mi Samsun halkı?