Kısa adı SAMKON olan Samsun Sivil Toplum Kuruluşları Konfederasyo’nun genel kurulu önceki hafta yapıldı.
Mevcut başkan Kaya Aşcı ile önceki dönem başkanı Sezgin Gümüş'ün aday olarak yarıştığı kongrede, daha önceden hükümet komiserliğine ve delegelere gönderilen hazirun cetveline 74 delegenin yazıldığı iddiası ortalığı karıştırdı.
Sezgin Gümüş, bu konudaki itirazının Divan Başkanı Hüseyin Edis tarafından kongrede oylatılma girişimini protesto etmek amacıyla adaylıktan çekilirken, birçok delege de kongre salonundan ayrıldı.
İtiraz, beklenildiği gibi reddedildi ve bunun ardından yapılan seçimin sonucunda Kaya Aşcı yeniden seçildi.
SAMKON'da kongre sonrası bir tartışmadır gidiyor ve o tartışmanın yapılacak yeni bir genel kurula kadar süreceği de anlaşılıyor.
Hemşehri derneklerinin şehirlerin enerjisini tükettiğine dair görüşlerimi sıklıkla bu satırlarda dile getirdiğimi hatırlayanlar olacaktır ancak, bu görüşüm şehir içindeki hemşehri dernekleri içindir.
Kültürel ve folklorik özellikleri yaşatmak için çaba gösteren derneklere sıcak bakmakla birlikte Samsun'daki Kavaklılar, Oflular, Artvinliler gibi derneklerin şehrin enerjisini tükettiğine inanmışımdır hep.
Ki;
Samsun'daki birçok hemşehri derneği kültürel ve folklorik özellikli etkinlikleri yapmak yerine, özellikle siyaseti kullanarak hemşeri lobiciliği yapıyorlar.
Ve fakat.
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol şehirlerindeki hemşehri derneklerini ise, hemşehriler arasındaki dayanışmayı sağlamasının yanı sıra, kültürel ve folklorik özelliklerin korunması adına yaptıkları faaliyetler bakımından önemser ve gerekli bulurum.
İstanbul'daki Samsun dernekleriyle irtibatım da yaklaşık 30 yıl önce bir Samsun sevdalısı olduğuna inandığım Remzi Kozal sayesinde gerçekleşti.
Sezgin Gümüş ve hatta Kaya Aşcı ile tanışmam da Remzi Kozal sayesindedir.
Dünya gazetesinde bölge temsilcisi olarak çalıştığım yıllarda, Samsun'dan İstanbul'a göç etmiş iş insanlarının şirketlerini ve yaptıkları işleri tanıtmak amacıyla ''Gurbette Samsun'' adında bir dizi ek hazırlamaya başlamıştık.
Remzi Kozal, aralarında Astaş Juki firmasının sahibi Kaya Aşcı ve Pekintaş’ın sahibi Özkan Olcay gibi onlarca firma ve iş insanının yazılı olduğu bir liste vermişti elime.
Mesela GS kulübünde yöneticilik de yapan Özkan Olcay'ın Mecidiyeköy'deki Pekintaş'ının yanı sıra, Yenibosna taraflarındaki Kaya Aşcı ve kardeşi Vedat Aşcı'nın Astaş Juki firmasının da aralarında bulunduğu kimi Anadolu yakasında, kimi Avrupa yakasındaki onlarca işyerine nasıl gidecektik.
İstanbul kazan biz kepçe misali olacaktık ama sınırlı çalışma süremizde bu firmalara ve iş insanlarına nasıl ulaşacaktık ki; o tarihlerde henüz otomobil sahibi de olamamıştım.
Kara kara düşünürken Sezgin Gümüş, ''Madem Samsun için bir çalışma içindesiniz, ben varım, size yardım ederim'' dedi ve on gün boyunca hiçbir karşılık beklemeden ve bu konudaki tekliflerimizi de geri çevirerek otomobiliyle bizi tek tek o adreslere götürdü.
Üstelik kendisine görev edindiği bu yardımı, o çalışmayı tekrarladığımız 4-5 yıl boyunca sürdürdü.
Bu yazının amacı Sezgin Gümüş güzellemesi değildir, bu notu şunun için anlattım aslında.
Kongrede kendisine destek verenler de Kaya Aşcı için benzer duygu içindedirler kuşkusuz elbette ama Sezgin Gümüş de, söz konusu Samsun olduğunda, o çalışmanın içinde görebilece- ğimiz ilk gönüllülerden biri olacaktır eminim.
İstanbul'da güçlü bir Samsun lobisine ihtiyacımız olduğu da su götürmez bir gerçektir.
Bunu yapacak olan da Samsunlular tarafından kurulmuş hemşehri derneklerinin çatı kuruluşu olan SAMKON'dur elbette.
Ve fakat.
Orada bile bir birimizin ayağına yapışmış, birimiz, diğerini aşağıya çekmeye çalışan bir görüntü veriyoruz.
Biz de buralardan, ''Samsun neden kan kaybediyor?'' şeklinde sorulara cevap arıyoruz.
Samsun'un neden kan kaybettiğine dair sorunun en basit cevabı SAMKON kongresinde yaşananlarda gizlidir aslında.