Adı konmasa da bir kriz yaşıyoruz.
Krizi yaşayan da sadece biz değiliz üstelik.
Dünya krizde.
Hükümetler tarafından, korona salgını sonrasının tufana dönüşmesini önlemek için bir dizi tedbiri peş peşe alınıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ilkine “Ekonomik istikrar kalkanı” adını verdiği bir dizi önlemi açıkladı.
Buna rağmen, ekonomik istikrar kalkanının tek başına çare olmayacağı anlaşılmış olmalı ki, işletmelere ve esnafa KGF (Kredi Garanti Fonu) kapsamında kredi desteği sağlanacağı da açıklandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, bu bağlamda yüzde 96’sı KOBİ’lerden oluşan İşletmelere 2.8 milyarlık kredi deş desteği sağlandığını ve paranın hesaplara yatırıldığını söyledi.
Ve fakat.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bankalar ipe un seriyor” diyerek, KGF’deki kefalet kapasitesinin 250 milyar lira artırılmasına rağmen bankaların, “Limit bitti” gibi gerekçeyle işletmeleri geri çevirdiğini iddia ediyor.
Kimin doğru söylediğine dair bir tartışma açmak istemiyorum elbette ama kamu bankalarında çok fazla sorun yaşanmasa da, özel bankaların gerçekten de işi yokuşa sürdüğüne dair şikayetler fazlaca dillendiriliyor.
Cumhurbaşkanı, koronayla mücadele edilirken, üretimin ve dolayısıyla istihdamın sürdürülmesi gerektiğine sürekli vurgu yapıyor biliyorsunuz.
Korona salgınının etkileri her geçen gün biraz daha fazla hissedilirken, KOBİ’lerin büyük bir bölümü çalışıyor henüz ancak, kapasite kullanım oranı oldukça düşmüş durumda.
Bölgemizdeki birkaç işletmenin yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerden de anladığımız üzere, birçok işletme aldıkları siparişleri tamamladıktan sonra üretime ara vermeyi planlıyor.
Bu arada hükümet de,üç ay süreyle işçi çıkarılmasını yasaklamak için yasa teklifi hazırlıyor ama yasakla bu sorunun aşılması mümkün mü, emin değilim açıkçası.
Sol yanım, kimsenin işini kaybetmesini istemez elbette ama işletmeleri bu konuda desteklemeden, yasakla işçi çıkarmamaya zorlamak bana pek mantıklı da gelmiyor.
Gelinen süreçte, özelleştirmelerin de etkisiyle istihdam yükünü özel sektör karşılıyor.
Bu yükün büyük bir bölümü de KOBİ’lerin omuzundadır.
Bu nedenle işsiz sayısının daha da artmaması için işletmelerin korunması gerekiyor.
Korona öncesi, kayıtlı issiz sayısı yüzde 14 dolayındaydı biliyorsunuz .
İstatistiki bilgiler böyle ancak, kayıtdışı ile bu oran yüzde 14’ün de üzerindedir.
Salgın nedeniyle şu an için özellikle hizmet sektörüne dair bir çok işyeri kapatılmışken, salgın sonrası ne kadarı işine devam edebilecek, o da bilinmiyor.
İşsiz sayısının daha da artmasından korkuyorum yani.
Salgının etkileri ne zaman azalacak…
Buna dair net bir bilgiyi başta bilim kurulu üyeleri dahi veremiyorken, salgın sonrasında KOBİ’ler dahil olmak üzere, kaç işletmenin ayakta kalabileceğini de bilemeyiz.
KOBİ’lerin sıkıntılarını en yakından takip edecek kişi olan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bankaları suçladığı iddialar düşündürücüdür.
Bu iddialar doğruysa ki, hükümetin en sadık destekçilerinden biri olarak bilinen Hisarcıklıoğlu’nun “Laf olsun” diye böyle bir iddiayı ortaya atmayacağını da biliriz.
Hükümet buna karşın yeni tedbirler açıklamaz veya almaz ise, KOBİ’leri, zor günler bekliyor demektir.
Hiçbir kriz kalıcı değildir.
Bu krizi dünya da atlatacak.
Biz de atlatacağız.
Panik yapmayalım elbette ama önlem almayın da ihmal etmeyelim.
Demem o ki;
Korona sonrası, tufana dönüşmesin.