Avrupalı gibi düşünüp Türk gibi bitiriyoruz.
Sağlıkta da öyle yaptık maalesef.
Babam taş düşürüyordu.
Büyük sıkıntı çekiyormuş.
Bize de bu sorunundan söz etti. Sıkıntı yaşadığını söylememişti.
Bize bişey söylemeden Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine giderek muayene olmuş.
“Ameliyat olacağım” dedi.
“Doktoruna güveniyor musun?” diye sordum.
“Evet” dedi.
Dr. Acun Saylık başarılı bir operasyonla Babam Aydın Göker’i sağlığına kavuşturdu.
Tertemiz bir operasyondu, Servis görevlilerinin tümü de çok ilgiliydi. Öğrendim ki sadece babama özel değilmiş bu ilgi ve alakaları. Bütün Hastalara aynı özeni ve ilgili gösteriyorlarmış.
Hastane de pırıl pırıl.
Samsun adına ne kadar umut verici bir gelişme.
Bunu niye yazdım.
Hak edene ödülünü vermek gerektiğini düşünüyorum da ondan.
Ancak bundan sonrası sağlık adına bir felaket!
Patoloji sonuçlarını aldık önceki gün.
Tanı şu:
Düşük malign potansiyelli papiller neoplazm.
Yani, düşük düzeyli kanserli hücre.
Yakın Arkadaşım Dr. Murat Zinzade’yi aradım hemen.
Endişe etmememizi ama doktorunun verdiği ilacı kullanması ve kontrol altında olması gerektiğini söyledi.
Rahatladım ama bu yazıya konu olan sorun da bundan sonra başladı.
Konu kişisel değil, bu türdeki her hastayı ilgilendiği için yazıyorum.
Doktorun tedavinin sürdürülebilmesi için yazdığı ilaç eczanelerde bulunmuyor.
Sağlık reformu ile birlikte ithal ilaçların eczanelerde satışı durmuş.
Özel izin gerekiyormuş.
Muadili olan türleri de öyle.
Aramadığımız eczane kalmadı.
Son çare olarak yurt dışından getirtebileceğimizi ya da Eczacılar odasına başvurmamız gerektiği söylendi.
Yurt dışından ilaç getirmek benim de işçi emeklisi babamın da boyunu aşar.
Odaya başvurduk tabii ki.
İlaç 45 gün ila 60 gün arasında gelebilirmiş.
Bekleyeceğiz.
Ve dua edeceğiz. Hastalık yayılmasın diye.
“Sağlıkta reform mu buyurmuştunuz”
Hadi canım sende.