Sağ, sol…
Sağcı mısın? Solcu musun?
Sağ ve sol olarak ikiye ayrılan siyasi düzen şeklinin Fransız ihtilaline dayandığı şehir efsanesi gibi anlatılır;
“Fransız devriminden sonra oluşturulan meclisteki oturma düzenine göre sağ-sol ismi verilmiş. Muhafazakâr kesim yani kralcılar sağda, Cumhuriyetçi, devrimci kesim ise solda oturuyormuş…”
Sağcı solcu ayrımı burada başlamış.
Bizim icadımız değil yani, ithal yani…
Türkiye’de ise 1920-1930 yıllarında devrim-karşı devrim sürecinde Atatürk devrimlerini savunanlar solda, Vahdettin ve Damat Ferit Paşa taraftarları ise sağda kalmıştır.
Yıl 1945-1950’lere gelindiğinde sağın ve solun konumunu ABD Emperyalizmi belirlemiş.
O dönem I.Soğuk Savaş Döneminin başlangıç dönemidir.
II.Dünya Savaşı bitmiş, ABD ile Rusya arasında oluşan güç yarışı dünyayı hızlı bir kutuplaşmaya zorlamıştır.
Batı ittifakı NATO ile doğu bloku ise Varşova Paktı ile faaliyetlerine başlar.
Uzay yarışı ve Nükleer güç yarışı bu dönemde çok hızlanır.
***
Türkiye’de insanların ne zaman sağ-sol olarak ayrışmaya başladığını birçok ağabeylerim ile konuştuğumda karşıma 1958-1960 dönemi olarak söylüyorlar.
O döneme kadar üst siyasette olan sağ-sol kavramı sonrasında Türk Toplumu üzerinde etkili olmaya başlamış ve toplum çok hızlı şekilde sağ-sol olarak ayrışmış.
***
I.Soğuk Savaşın ana aktörleri olan ABD ile Rusya’nın dünya üzerindeki rejim ve güç kavgasına maalesef taraf olmuşuz.
Maalesef diyorum çünkü kavga bizim kavgamız değilmiş.
II. Dünya Savaşında uzak kalmayı başaran Türkiye Cumhuriyeti, I. Soğuk Savaş döneminden/sürecinden uzak kalamamışız.
Bir güç bizi içerisine çekmiş, çıkamamışız.
O dönem Türk toplumu hızlı ayrışmasına katalizör etkisi olması açısından dünyada da en acımasız savaşlara neden olan mezhep çatışmaları ve mezhepsel ayrışma oyununu maalesef Anadolu insanı üzerinde sistematik olarak oynamışlar.
Alevi-Sünni, Milli-Gayrimilli, Müslim, Gayrimüslim söylemleri yüksek sesle dillendirilmiş ilk kez toplumda.
Ötekileştirilen ister istemez diğer tarafa itilmiş.
İnanmasa da savunmak zorunda kalmış.
Ladik’te bunun bir örneği hep anlatılır. İki kardeş sağ-sol ayrışmasında kavgaya tutuşmuş. Tüm ilçe çatışma ortamına dönmüş.
İnsanlar bugün; o dönem Türkiye’si için aynı mücadeleyi farklı söylemlerle yaptıklarını ve savaşın bizim savaşımız olmadığını kabullenmiş durumdalar.
Olan yüzlerce, binlerce Türk Evladına oldu.
O dönemin acılarını bu toplum hala yaşıyor.
Geç te olsa o acılı dönemlerden ders çıkarılması milli değerlere sahip çıkmak ve ülke bütünlüğünün devamı açısından önemli bir çıkarım dır.
***
Bugünlerde toplumsal ayrışma keskinleşiyor ve bu ayrışma kendi içinde gettolar yaratıyor.
Bu, sistematik bir şekilde uygulanan bir strateji mi bilemem ama bunun sosyal, siyasal ve psikoloji açıdan çok tehlikeli durumları yaratacağı endişesi birçok Vatasever’e uykusuz geceler yaşatmaktadır.
Kardeş kavgasının olmayacağı bir gelecek dileğiyle…