Yazarlar // 11 Ağustos 2016 Perşembe 00:00
Ragıp GÖKER
Bir iyi, bir kötü şekilde seyreden batı ile ilişkilerimiz FETÖ’cülerin başarısız darbe girişimi sonrası iyice gerildi.
Özellikle ABD Savunma Bakanlığından bir sözcünün, FETÖ’nün darbecileri için ‘’Bizim arkadaşlarımız hapse atılıyor’’ şeklindeki açıklamanın yarattığı şaşkınlık atlatılamamışken, Fetullah Gülen’in iadesi talebimize ‘’Bize sağlam delil gösterin’’ denmesi, Amerika ile ilişkilerimizi gözden geçirmek için bile yeterli bir sebep aslında.
Ülkelerin dış politikaları akşamdan sabaha değişkenlik göstermez elbette.
Ergenekon’dan çıkışımızdan itibaren hep batıya yönelmiş olsak da batılılaşma çabamız, yaklaşık 200 yıl öncesine yani 2. Mahmut’un yeniçeri ocağını kaldırdığı 1826 yılına dayanır.
Atatürk de, ‘muasır medeniyet’ hedefine ulaşmamız için batıyı örnek göstermiş.
NATO’ya üye olabilmek için Kore savaşına bile katılmışız.
AB’ye üye olmak için de 53 yıldır bekliyoruz.
Avrupalı bizi sürekli oyalarken, bu durumu ‘peygamber sabrı’ ile kabullenmemizin altında yatan tek neden işte o muasır medeniyete ulaşma arzusudur.
İç isyanlar ve başımıza musallat olan terör belasını bir süre kader gibi gördük ama şimdi anlıyoruz ki, iç isyanlar da, terör de, dost bildiğimiz batılı ülkeler tarafından körüklenmiş ve desteklenmiş.
FETÖ’cü kalkışımın bile Amerikan destekli olduğunu biliyoruz artık.
Bu nedenle yönümüzü artık Avrasya’ya çevirmemiz gerektiğini söyleyenler çoğalıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Rusya gezisi ‘Avrasya’ fikrini dillendirenleri cesaretlendirmiş gibi görünüyor.
Rusya, Sovyetler’in dağılmasından sonra ekonomisi bozulmuş ve bu nedenle bir süre bocalamış olsa da, sahip olduğu doğal kaynakları bakımından güçlü bir devlettir.
‘Dünya Jandarmalığı’ görevini, bir zamanlar paylaştığı Amerika’ya kaptırmış olsa da Rusya bölgemizdeki önemli güçtür.
Rus doğalgazını Karadeniz üzerinden ülkemize taşıyan Mavi Akım Projesi Anavatan Partisi tarafından uygulanmıştı ama Ukrayna petrollerinin de Karadeniz’e döşenecek boru hattıyla, Akdeniz’e taşınmasıyla ilgili bir proje ise Doğruyol Partisinin (DYP) iktidarda olduğu yıllarda gündeme gelmişti.
Bu projenin ülkemize ve dolayısıyla Samsun’a sağlayacağı olası katkıya seviniştik.
Bu projeyi, DYP’nin Gurup Başkan Vekili de olan Samsun Milletvekili Rahmetli İhsan Saraçlar’a sorduğumda, Ukrayna’nın kontrolünü elinde tutmak isteyen Rusya’nın, bu projeye karşı çıktığını öğrenmiştim.
Rahmetli Saraçlar, ‘’Rusya’ya rağmen, bu bölgede iş yapılmaz’’ demişti.
Ama Rusya ile iş yaptığımızda da başımıza beklenmedik işler geliyor.
Türk solcularının, Amerika yanlısı olarak gördükleri Süleyman Demirel’i ’’Morrison Süleyman’’ sloganlarıyla protesto ettikleri yıllarda, Süleyman Demirel, önce Seydişehir Alüminyum’u, sonra da İskenderun Demir Çelik’i Rus’lara yaptırmış ama bu nedenle iki kere iktidardan düşmüştü.
Tayyip Erdoğan da, Akkuyu Nükleer santralinin inşaatını Rus’lara vermişti ama önce uçak krizi patladı, sonra darbe girişimiyle karşılaştı.
Amerika, bu coğrafya’da kontrolü kaybetmek istemeyecektir.
Bunun içinde her yolu deneyecektir.
Bizim nehir, tarih boyunca hep batıya doğru akmış ama seçeneksiz de değiliz.
‘Sanghay Beşlisi’, Türkiye için bir seçenek olarak gösteriliyor.
‘Sanghay İşbiliği Örgütü’ olarak da anılan Sanghay Beşlisi, batı’nın ülkemiz üzerindeki ayak oyunlarından vazgeçmesini sağlayabilir mi?
Üzerinde düşünülmeye muhtaç bir olduğunu düşünüyorum.