TBMM adalet komisyonunda kabul edilen ancak 10 meslek örgütünün ''İçinde basının sesi olmayan, basın yasası olmaz'' şeklindeki tepkisi ile karşılanan basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenleme, dezenformasyonla mücadeleyi amaçlayan 40 maddelik yasa teklifiyle sosyal ağlar üzerinden gerçeğe aykırı bilgi yayanlara karşı yaptırım içeren yasa teklifinin genel kurulda görüşülmesi, meclisin tatile girecek olması nedeniyle Ekim ayına ertelendi.
Sosyal medyada gündeme dair haberlerde dezenformasyona rastlanıldığı bir gerçek.
Ve fakat.
Bunu önlemenin yolu, basının özgürlüğünü kısıtlamaktan mı geçiyor?
Buna karşın, meclise gelen yasan teklifine bakıldığında hükümetin sosyal medyadaki durumu basın özgürlüğünü kısıtlamak için bir fırsat olarak gördüğü anlaşılıyor.
Basın yayın organlarındaki bilgi ve belgeler, yani haberler ve tüm yorumlar sosyal medya üzerinden de yayılıyor.
Biz de yazılarımızı sosyal medya aracılığı ile daha geniş kitlelere ulaştırmaya çalışıyoruz.
Tasarının olduğu gibi kabul edilmesiyle, haberlerde hükümet ve kamu görevlilerinin kimi uygulamalarına getirilen eleştirinin 'dezenformasyon' olarak değerlendirilmesi mümkün olacak gibi görünüyor.
Yasanın meclisteki komisyonda görüşülmesi sırasında, görüşlerine başvurulan Yargıtay üyesi de bu duruma dikkati çekmişti biliyorsunuz.
Rahmetli Uğur Mumcu'nun, gazeteci tarifini ''Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.'' diyerek yaptığını biliyoruz.
Yine Rahmetli Uğur Mumcu'nun ''Gazetecinin görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.'' dediği de biliniyor ki zaten belge ve bilgiye dayanmadan yazılanlar da haber sayılmaz zaten.
Gazeteci asla kamuoyunu yanıltmak istemez.
Görevini de bu sorumluluk duygusuna bağlı kalarak yapar.
Gazeteciler mahkemelere hesap verirler elbette ama daha çok da aslında okurlarına karşı sorumludurlar.
Okurlarına yanıltmaktan daha çok korkalar yani.
Geçmişte de hükümetlerin eleştirilmekten hoşlanmadıkları bilinir ama hiç bir zaman basın özgürlüğünün engellenmesi de düşünülmemişti.
Darbe dönemlerindeki sıkıyönetim uygulamalarını ayrı tutuyorum elbette.
Şu soruyu sormanın vakti geldi sanırım.
Basın özgür mü olmalı?
Ya da özgür basın kimin için önemli?
Bir gazeteci için özgürce yazmak önemlidir elbette.
Görevini yaparken önüne bir engel çıkarılmasını istemeyeceği gibi yazdıkları nedeniyle suçlanmak da istemez elbette.
Yalan haber yapmanın hala suç olduğu da bilinir elbette ama basının özgürlüğü, milletin haber alma özgürlüğüdür aslında.
Vatandaşlar, ödedikleri vergilerden oluşan devlet bütçesinin nereye ve nasıl harcandığını ancak basın aracılığıyla öğrenebilir.
Kamu harcamalarına dair detaylar kadar şehirlerde neler olup bittiğine dair haberler de basından öğrenilebilir.
Belediyenin yaptıkları, ya da yapamadıkları veya belediyelerde olup bitenleri herkes çok merak ediyordur eminim.
Misal, Samsun'daki hastanelerde 5 gündür yazılım sistemi nedeniyle bir perişanlık yaşanıyor ya.
Doğru veya yanlış herkesin, bu durumun oluşmasıyla ilgili bir düşüncesi de var sanırım.
Bir gazeteci olarak benim de bu durumun oluşmasına dair bir öngörüm var elbette ama kişisel düşüncelerimizi size haber olarak sunamayız.
Gazetecinin görevi haber vermekle sınırlıdır.
Haberin yazılması da ancak belge ve bilgiyle mümkün olduğuna göre belge ve bilgi dolaylı yollardan elde edilebileceği gibi en kısa yoldan konunun muhatabı olan ilgili kamu yöneticilerinden alınabilir.
Bunun için biz de şehrin İl Sağlık Müdürünü aradık.
Müdür Beyin toplantıda olduğunu belirten özel kalem yetkilisi, neden aradığımızı da öğrendikten sonra, ''Sizi arayacağız'' dedi ama bunu söyledikten sonra yaklaşık iki gün geçti.
Ve fakat.
Ne arayan olda, ne de soran.
Samsun İl Sağlık Müdürü, sorunun neden kaynaklandığına dair bilgiyi paylaşmak istememiş olabilir ama makam ve mevki sahiplerinin kamuoyunu bilgilendirmek gibi bir sorumluluğu olduğu da unutulmamalıdır.
Samsun'da kamu hastanelerine gidenler, muayene bile olamamanın yanı sıra, beş gündür çektikleri çilenin nedenini bile öğrenememiş olmanın üzüntüsüyle evlerine dönerken, basın özgürlüğünün önemini kavramışlardır sanırım.