Pandemi dönemindeyiz malum.
Ülkemizde yaşayan birçok kişi, bu süreçten olumuz etkilendi.
Süreci en stresli yaşayanlar da sağlık çalışanları oldu.
Pandemi döneminin başladığı ilk aylarda bir kısım sağlık çalışanına pandemi tazminatı ödenmişti.
Bir süredir o tazminat da ödenmiyor ama o uygulama da bile bariz hatalar yapıldı.
Pandemi tazminatının sağlık çalışanının eğitim düzeyine göre dağıtılmasına bir sözümüz olamaz.
Yaşamının büyük bir bölümünü eğitim alarak geçirmiş doktorla, iki yıllık eğitimle hemşire olmuş bir sağlık çalışanına aynı paranın ödenmesini istemez kimse ama yoğun bakımda yatan Covid'li hastanın her gün altını ve üstünü temizleyen sağlık çalışanına iç tazminat ödenmemesini de kabul edemeyiz.
Ama oldu maalesef.
Hal böyle olunca, kimi sağlık çalışanlarından, ''Doktor temizlesin hastayı'' şeklinde seslerin yükseldiğini de işittik.
İş barışının bozulması tehlikeye bile girdi kimi zaman.
Buna rağmen sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğu, bakanlığın yaptığı o büyük haksızlığa rağmen, ölüm riskini de göze alarak işlerini bihakkın yaptılar.
Allah hepsinden razı olsun.
Haklarını ödeyemeyiz elbette ama yine de millet olarak her birinden helallik istiyoruz.
Durum böyleyken, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi yani kısa adıyla (OMÜ) yönetimi, üniversiteye bağlı Tıp Fakültesi ve diğer sağlık birimlerinde görev yapan sağlık çalışanlarının toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında, sendikanın talep ettiği ücreti fazla bulmuş.
ÖMÜ Yönetimi, çalışanların ücret artışı taleplerinin bir miktarından feragat etmelerini istemiş.
OMÜ yönetiminin göreve yeni geldiğini biliyoruz.
Ayrıca, pandemi döneminde işletme maliyetleri artarken, gelirlerin azalmış olduğunu da kabul ederiz ama bunun bedelini, aylık ücreti ile kıt kanaat geçinmek durumundaki sağlık çalışanlarının ödemesini istememeyiz.
Bu istek, akla, mantığa ve hatta vicdana sığmaz.
''Emek en yüce değerdir''
Sol yanım, hep öyle söyledi.
Bu nedenle öyle bilir, öyle inanırım.
Bunun yanı sıra, hükümetin pandemi döneminde işçi çıkarma yasağının kimi patronlar tarafından delinmeye çalışıldığını öğrenmek de canımı sıkıyor.
Hani işçisini çıkaran bir işverenin, bu durumu SGK'ya bildirmek durumunda ya.
Kimi patronlar, o bildirimde bulunurken, 'Kod 29'u işaretliyormuş.
Kod 29 "İşveren tarafından ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış nedeni ile iş akdinin feshi" anlamına geliyor.
Ne var bunda demeyin.
Kod 29 ile işten çıkarılan çalışanlar; kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı haklardan faydalanamıyor.
Ayrıca Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), ödenek için başvuru yapan işsizlerin, işten ayrılış bildirgesindeki kod numarasına bakıyor ve burada Kod 29 varsa işsizlik maaşı ödemiyor.
Kod 29'un işaretlenmesiyle çıkarılan işçilerin bu duruma iş mahkemelerinde itiraz hakları var elbette ama mahkeme süreçlerinin an az iki yıl sürdüğünü biliyoruz.
Lafı eğip bükmeye hiç gerek yok, bir işçini çıkaran patron, işten çıkarma bildirgesine Kod 29'u işaretlemişse, çıkardığı işçinin 'Ahlaksız' olduğunu iddia ediyor demektir.
Böyle bir iddiayla kovulan biri iş bulabilir mi sorarım.
Pandemi ödenimde bu uygulamaların sıklıkla yapıldığını işitiyoruz.
Bu arada kimi haber kanalları, sayıları yüzlerle ifade edilen STK, 104 emekli amiralin Montrö Bildirisi nedeniyle savcılıklara suç duyurusunda bulunduklarına dair haberler veriliyor.
O suç duyurusunu yapanlar arasında işçi ve memur sendikaları da var.
Bildirinin ülkemiz demokrasisine zarar vereceğini düşünmüş de olabilirler.
Amenna.
Buna bir itirazım olamaz elbette
Amma velakin.
Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde çalışanlardan fedakarlık istenmesi gibi durumlara tepki vermelerini zaten beklemiyorum.
Günümüz sendikalarının, çalışanların haklarını korumak gibi bir ilkeyi unuttuklarını biliyoruz artık.
Ve fakat.
Bu kod 29 konusunda da tek bir söz işitmemek garip değil mi?
Tuhaf bir millet olduk vesselam.