Yazarlar // 25 Mayıs 2024 Cumartesi 00:24
Ragıp GÖKER
Sokak hayvanlarının uyutularak yok edilmesini öngören yasa teklifi hazırlandığına dair haber, ülke gündeminin birinci maddesi oldu.
İktidar cenahından pek ses çıkmıyor ama muhalefetin yanı sıra bir çok sivil toplum kuruluşundan ''Öldürme / Yaşat'' sesleri yükseliyor.
Yasa sokak hayvanlarının tümünü de kapsamıyor aslında.
Hazırlandığı söylenen yasa daha çok, sokak köpeklerine dönük bir uygulamayı öngörüyor.
Ki;
Buna ''Uygulama'' demek ne kadar doğru bilemedim.
''Uyutularak yok edilecekler'' dense de, bunun adı düpedüz cinayettir.
Kediler de sevimlidir ancak, köpekle tam anlamıyla insan dostudur.
Yıllar önce sosyal medyada bir öykü okumuştum.
Japonya'da görme engelli sahibini her sabah metroya görüp, akşam dönüşüne kadar da metroda bekleyen bir köpek, işyerinde yaşamını yitiren sahibi trenden inmeyince, eve yalnız dönmeyi kabul etmemiş ve sahibini beklerken o metro istasyonunda ölmüş.
Bir hafta kadar önceydi.
Mahallemize sevimli bir köpek geldi.
Şirin ve bir o kadar da sevimli bu dostumuz, eve giderken de işten eve gelirken de bir süre bana refakat ediyordu ki; benzer davranışı diğer komşularıma da gösterdiğini biliyordum.
Geçen hafta dinmeyen bir havlama sesi işittiğimizde karımla birlikte balkona koştuğumuzda belediyeden gelen görevlilerin onu yakalayıp bir araca bindirmeye çalıştıklarını gördük.
''Bırakın hayvanı'' dediysek de.
''Şikayet var, almak zorundayız'' dedi görevliler.
Mahallemizde bir cemaate ait öğrenci yurdundaki görevlilerden biri, o sevimli dostumuzu kendisine saldırdığı iddiasıyla şikayet etmiş.
Mahallemizde kimseye bırakın saldırdığını, havladığını bile görmediğimiz sevimli dostumuzun birine saldırmış olacağına ihtimal vermediğimiz için şikayet konusu iddiaya inanmadık elbette.
Hayvan sevgisi başka bir şey!
Hayvanları sevmeyen birinin, insanları sevmeyeceğine de inanırım ki;
''Spor'' diye tanımlanan avcılığı da bu nedenle hiç benimseyemediğim gibi bunu bir zevk olarak tanımlayanları da bir türlü anlayamadım zaten.
Bir insanın, bir hayvana zarar verdiğini gördüğümde her seferinde içim sızlar.
35 yıl kadar önce, Himaye-i Etfal (Çocukları koruma) sokaktaki Güneş gazetesi bürosunda sabah gündemini hazırlarken, sokaktan dinmeyen havlama seslerinin ardından bir iki kez ateşlenen tüfek sesi işitince pencereye koştuğumda bir de ne göreyim.
Görevliler, sokak köpeklerini itlaf ediyordu.
Sokak köpekleri zehirlenerek itlaf edildiği gibi tüfekle ateş edilerek de itlaf edilmesine şahit olmuşluğumuz var.
Aradan 35 yıldan fazla süre geçmiş olmasına rağmen o görüntülerin zihnimden hala silinmemiş olması o anın benimde oluşturduğu travmanın sonucudur.
Korkunç bir görüntüydü.
Bir de hayvanların zehirlenerek öldürülmesi.
Dost bildikleri insanın kendisini doyuracağına inanan zavallıların çektikleri acıya, hangi yürek dayanır bilemedim.
Kalp yerine, taş mı var sizin bedeninizde bilemedim.
Çıkarılması düşünülen bu yeni yasa tasarısıyla sözüm ona yıllar önce tanık olduğum görüntülerin sergilenmesinden korkulduğu içindir ki, iğneyle uyutulup, öyle itlaf edilecekmiş sevimli dostlarımız.
Şu unutulmasın ama…!
Uyumayacaklar.
Ölecekler.
Bu mudur yani.
Yok mu bunun başka bir çaresi.
Kontrollü üreme diye bir şey var oysa.
Kısırlaştırmak gibi daha insani bir yöntem varken, sevimli dostlarımızı öldürmek, kontrollü üremenin maliyeti belediyelerin bütçesine yük getirecek diye yapılıyorsa, böyle bir düşünceye de yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden.