Dün Hedef HALK’ta ‘İNSANLIK ÖLDÜ’ manşetiyle verilen haberde, Ladik’te kömür sobasından sızan gazdan zehirlenen anne ile engelli iki kız çocuğunun öldükleri olaydan bir hatta sonra anlaşılınca, Yunus Emre’nin yaklaşık 700 sene önce söylediği ‘Bir garip ölmüş diyeler / üç günden sonra duyalar’ şeklindeki o dizeler aklıma geldi.
Yunus bunları söylerken, insanların günümüzdeki kadar vurdumduymaz olduklarını sanmıyorum.
Büyük halk ozanı, olası bir duruma dikkati çekmek istemiş olmalı.
Büyüyoruz ve çoğalıyor.
Çoğaldıkça sorunlarımız da artıyor.
Behçet Necatigil ‘Anlamaz çağ ince ayrıntıları, kalın gürültüleride demiş ya.
Kabalaşıyoruz.
Dahası çirkinleşiyoruz.
Erdemlerimizi yitiriyoruz.
İnsanız sonuçta.
Bir birimize muhtacız.
Yaşam herkes için gittikçe zorlaşıyor.
‘Komşu, komşunun külüne muhtaçtır’ diye atasözleri üreten bir toplumuz ama komşularımızın neye ihtiyacı olduğunu merak eden biri var mı günümüzde.
Bırakın neye ihtiyacı olduğunu, çoğumuz komşumuzun kim olduğunu bile bilmiyor.
Bu bakımdan şehirlerde yaşam zorlaşıyor.
Dün o haberi okuyana kadar kırsalda insanların daha duyarlı olduklarını düşünüyordum.
Ladik neticede bir avuç insanın yaşadığı yerdir.
Biri nefes alsa, karşı köşede duran onu duyabilir.
Ladik’te bir anne ve iki engelli kız çocuğu uyumuş, bir daha uyanamamış.
Arayan olmadığı gibi ‘’Acep ne haldedirler’’ diye hallerini soran da olmamış.
‘Yalnızlık Allah’a mahsus’ diyerek kendimizi avuturmuşuz meğer.
Oysa yalnız ölmek de varmış yoksulun kaderinde.
Mühim insanlar olmadığını düşünen koşuları onları merak etmemiş de, o garipler, devletin görevlileri içinde çok şey ifade etmiyormuş anladığım kadarıyla.
O çocuklar bir okula gidiyormuş oysa.
Misal özel okula gönderilen bir çocuk, okula yarım saat geç kalsa, başta okul yönetimi ve aileler olmak üzere teyakkuza geçer herkes.
Ladik’te üç can gitmiş.
Yitip gittikleri anca bir hafta sonra fark edilmiş.
Gazete haberiyle durumun vahametini fark eden devlet, valilik emriyle soruşturma açtırmış.
Onların kaybını bir hafta sonra duyan Devlet, sorumluları da üç günde unutur.
Nasıl olsa ‘’Ölenle ölünmüyor’’ öyle değil mi?