Önceki gün Samsun'da iki genç insan.
Biri kalbine.
Bir diğeri beynine kurşun sıkarak yaşamlarına son vermiş.
Bir insan neden bir cana kıyar.
Bu can kendi canı bile olsa neden bunu yapar.
Oysa Türk şiirinin büyük ustası Nazım Hikmet,
''Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim.
Yaşamak: Seni sevmek gibi ciddi bir iştir.'' diyordu.
Yaşamak Seni Sevmek Gibi adlı şiirinde.
Hiç bir haklı neden!
Bir cana kıymanın haklı bir nedeni olamaz.
Ve fakat.
Kendi yaşamlarına son veren bu iki genç adamı, bu korkunç kararı vermeye iten neden ne olabilir.
Ki;
Son yıllarda intihar vakalarının artıyor olması düşündürücüdür.
Bahar başladı oysa biliyorsunuz.
Doğa da kendini yeniliyor.
Her yer yem yeşil şimdi.
Ekili arazilerimizden bereket fışkıracak.
Yaşam koşulları zorluyor birçoğumuzu biliyorum.
Ayakta kalmakta.
Hatta hayatta kalmak da zor biliyorum.
Ama inadına yaşamak gerek.
Hatırla..
''Yeneceğim seni İstanbul'' diyordu o film repliğinde, Anadolu'dan İstanbul gibi Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul’a gelmiş ve büyük şehirdeki yaşam koşullarının köyündeki koşullardan daha zor olduğunu anlayan karakter.
Yaşam güzel şey!
Her zorluğa rağmen inadına yaşamak!
Ne demişti Kanuni.
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Nefes alabilmenin kıymetini bilmeliyiz.
Buna rağmen.
Bir an şartel iniyor demek ki.
Kendi canı da olsa!
Neden bir cana kıyar insan.
Beşeriz.
Dolayısıyla şaşarız.
Hata yapmaya müsait yaratıklarız yani.
Bu son vakaların nedenini bilmiyorum ama yasa dışı bahis çetelerinin ocakları söndürdüğünü ve bu nedenle kimi insanların intiharı son çare olarak gördüklerini işitiyoruz.
Kimi intihar vakalarının bu gibi durumların sonucunda oluştuğunu biliyorken, çoğu intihar vakalarına ekonomik bunalım sonucu oluşan cinnet durumunun neden olduğu da biliniyor.
Günümüzün ocak karartan yasa dışı bahis çetelerini önlemek devletin görevidir.
Devletin bir başka ve önemli görevi de sosyal devlet ilkesine dayalı olarak, yurttaşların yaşam koşullarını yükseltmektir.
Milli gelirin yurttaşlar arasında hakça paylaşılmasını sağlamaktır yani.
Anayasamızın ikinci maddesinde ‘’Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.’’ diye yazıyor olmasına rağmen sosyal devlet ilkesinin bihakkın uygulandığını söyleyemiyoruz maalesef.