Gurbette kurulmuş olanları ayrı tutarak, şehir içinde kurulmuş hemşeri derneklerinin çoğunun kuruluş amaçları dışında faaliyet gösterdiklerini düşündüğüm ve bu nedenle aidiyet duygusunun yanı sıra, şehirlerdeki enerjiyi de yok ettiklerine inanıyorum
Çünkü çoğu hemşeri derneği, kurulmalarını gerektiren birincil amacın, hemşerilerini sosyal, kültürel ve hatta folklorik özellikler konusunda bilinçlendirmek ve folklorik özelliklerinin yaşatılmasını sağlamak olduğunu unutuyorlar.
Ya ne yapıyorlar:
Üyelerinin insan gücünü siyasal kazanımlar için kullanmayı deniyorlar.
Kabul edelim ki;
Her yerel seçimde, kaç meclis üyeliği kapmak gibi bir yarışın içine giriyor çoğu.
Kuruluş amacına uygun olarak faaliyetini, sürdüren hemşeri dernekleri de var elbette ve onlara asla haksızlık etmek istemem.
Her dernek, faaliyetini nasıl sürdürdüğünü biliyor olmalı, ''Şu dernek böyle, bu dernek şöyle'' diye yazmayacağım.
Hangi dernek, üzerine düşen eleştiriyi alır bilemem ama hani nasıl söylenir:
''Biz kırk kişiyiz, kırkımız bir birimizi biliriz''.
Ne yatıklarını, ya da ne yapamadıklarını biliyorlar zaten.
Meslek örgütlerini hep önemsedim ama.
Misal, Mimarlar Odası.
Ve dahi.
İMO gibi.
Bu iki meslek örgütünü yönetenler, şehirlerimizde yanlış bir uygulama yapılmasını önlemek amacıyla can siperhane çalışıyorlar.
Üye sayıları bakımından oda ve borsalar çok güçlü kuruluşlar olarak öne çıkıyorlar ama maalesef kimi oda ve borsanın bu gücü doğru biçimde kullanamadıklarını görüyoruz.
Oda ve borsaların örgütlü gücünü kullanamama nedenini, kanunla kurulup, kanunla korunuyor olmalarına bağlayanlar çoğunlukta.
Böyle düşünenlere hak verenlerden biri de benim açıkçası.
En fazla üyeye sahip olmalarına rağmen, yasalar onları bağlıyor ve bu nedenle esnek hareket edemiyorlar.
Sırf bu nedenle, oda ve borsalara alternatif olması amacıyla SİAD'lar kurulmuştu.
Başlangıçta çok hızlı hareket ettiler.
Şehirlerimize çok şeyler kazandırdılar ancak, SİAD'ları yönetenlerin birçoğu da kendilerini siyasetin cazibesine kaptırdılar.
Böylece birçoğu tabela derneğine dönüştü maalesef.
Sendikalar da eski gücünde değil artık.
Birçok cemiyet ve derneğin cemaatler kadar etkili olmadığını görmek de beni çok üzüyor.
Hemen hemen tamamı, mesleki dayanışma ülküsü doğrultusunda kurulmuş olsalar da, yöneticilerini bile yenilemelerine rağmen, hizmet anlayışları kendilerini tekrardan öte gidemiyor maalesef.
Hizmet üretemeyince geriye tek bir iş kalıyor.
Oda dedikodu üretmek oluyor.
Hal böyle olunca, orada bulunmak can sıkıyor haliyle.
Geriye tek çare kalıyor.
Ayrılmak.
O çarkın bir parçası olmamak yani.