limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Mesele Makinisti Değiştirmek
Yazarlar // 13 Haziran 2022 Pazartesi 12:59

İsmail BAŞARAN

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle… Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp: Küçük diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika.

Çocuk, ona dönerek: Gerçekten çok güzeller diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.

Bence önemli değil diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı. Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü: Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp: Anlayamadım dedi. Neden öyle olsun ki?

Çok basit dedi, adam. Eğer yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler... Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek: Baktığın ayakkabı, sana yakışır, dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp: Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki.

İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp: Ayakkabının diğer teki işe yaramaz dedi. Onu kim alacak ki?

Amma yaptın ha diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek: Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu. İkiye gidiyorum diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır. Tamam, işte dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti.

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerideki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek; Benim satış işlemim bitti dedi… Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

Şaka mı yapıyorsunuz diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi? Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek: Bana göre 20 lira yeterli dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya. Adam onu kırmayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.

Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip: Babam haklıymış dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok' demişti…

Sizin ayakkabılarınız var mı, hiçbir garibe ayakkabı aldınız mı, Samsun’da yeni yapılan mahalle aralarındaki beton yollarda bir ayağı olmayan ya da takma olan engellilerin nasıl yürüyeceklerini düşündünüz mü? Veya o yolları betona döndürenler düşündü mü, bunu? Kimin ne zaman engelli olacağını hiçbirimiz bilemeyiz.

Burada Belediyelere düşen görev kent içindeki sokaklarda yeniden yapılanmaya giderlerken daha proje aşamasından itibaren neyi eksik yaptıklarını düşünmek zorundadır. Bugün iki ayağı olanların yarın bir ayağı kalabileceğini, o kişinin de kendileri olabileceğini düşünmelerini isterim.

Aslına bakarsanız, hiçbirimizin hayata karşı olumsuz düşünmememiz gerekir. Hep olumlu tarafından bakmalıyız duruma. Çünkü kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür. Kimse gelmekte olan trenin altında kalabileceğini de unutmamalıdır.

Peki, Türkiye’de gelen trenin altında ezilmemek için ne yapmalıyız? Öncelikle makinisti değişmemiz gerekir, sonrasında bakarız sonrasına.

GÜNÜN SÖZÜ

Bir yanı dinlemeden karar veren doğru karar vermiş de olsa adaletsizlik etmiş olur. (Seneca)